10 Aralık 2006

08 - “İnsan” Hakları, “İnsanlar için” mi..?

Dünyayı bilmem, ama Türkiye’de “İnsan Hakları”, “İnsan”lar için mi var? Yoksa “insan” olamayan, hatta hayvan olduğunu düşünürsek hayvanlara hakaret etmiş olacağımız “canlı”lar için mi var?

Amerika’da veya başka yerlerdeki uygulamalarla ilgilenmiyorum, ipi kopmuş, çivisi çıkmış Türkiye’nin bazı suçluları için uygulanan “insan” hakları beni ilgilendiren...

Önce iki “insan”, 19 saniye içinde dizüstü bilgisayarımı çaldı arabamın bagajından... Kamera görüntüleri var, hastane kamerasından, iki farklı açıdan çekilen... Bugün de iki “insan”, ellerinde demir ve kamçılarla kafamda bir kaç yarık ve şişlik oluşturdu... Ama polis hiç bir şey yapamadı iki durum için de... Yapamayacak da... “İnsan” hakları nedeniyle...

CMUK yasası, Avrupa Birliği’ne uyum yasaları derken, polisin ve asayişi sağlayacak birimlerin elini kolunu bağlayan bir sistem var artık Türkiye’de... Bir de bunun yanında, psikolojisi bozulmuş, gelecek beklentisi kalmayan suçluları ekleyince, gasp, tecavüz, hırsızlık, darp, kapkaç gibi suçları işleyenlerin hiç bir ceza çekmeden sokakta elini kolunu sallayarak gezdiği bir sistem oluştu...

Hepsi “insan” hakları uğruna yapılan yasa değişiklikleri nedeniyle... Bu tür suçları işleyenler, karakollara alınıp, bir gece “misafir” edilip, ertesi gün “savcı bey”in mecburen aldığı kararla salıveriliyor... Ve yeni bir hırsızlık, yeni bir gasp, kapkaç, darp olayı için sistemdeki yerini alıyor...

Bu mudur “insan” hakları? Peki bu suçlara mağruz kalanların “insan” hakları ne olacak? Onlar “insan” değil mi?

Bütün polis teşkilatı ve hukuk camiası elinin kolunun bağlandığının farkında, ama onlar bunun önüne geçmek için ne yapıyorlar bilmiyorum... Ya da yasaları değiştirmesi gerekenler durumun ne kadar farkında bilmiyorum...

Şimdi kendinizi bu suçlara maruz kalan kişilerin yerine koymanızı istiyorum... En hafiflerinden başlayalım... Arabanıza geliyorsunuz, kelebek camınız kırılmış ve bagajınızdan sizin 2 yıldır üzerinde çalıştığınız projenizin tüm detaylarının olduğu ve almak için hala taksidini ödediğiniz bilgisayarınız çalınmış... Bunu yapan ne kadar “insan” sizin için..?

Evinize girdiğinizde, dede yadigarı asırlık takılarınızın artık orada olmadığını görüyorsunuz, çocuklarınızın eğitimi için ayırdığınız emekli ikramiyeniz de gitmiş... Bunu yapan ne kadar “insan” sizin için..?

Evde hırsızlık korkusundan yanınızda taşıdığınız değerli eşyalarınızın içinde olduğu çantanız, hızlı bir hamleyle kolunuzdan çekilirken kırılan kolunuzun üzerine, bir de yere düşüp kafanızı çarpıyorsunuz... Bunu yapan ne kadar “insan” sizin için..?

Yanınızda kendinizi koruyacak hiç bir şey yokken, karşınıza çıkan ve ellerinde bilimum yaralayıcı alet olan “insan”lar, vücudunuzun çeşitli yerlerine vurup sizi yaralıyorlar, kanlar içinde hastaneye gidiyorsunuz... Bunu yapan ne kadar “insan” sizin için..?

Çok sevdiğiniz eşiniz, ya da kızınızı bir şekilde kaçırıp, ona tecavüz eden birileri var... Bunu yapan ne kadar “insan” sizin için..?

Tüm bunlara tepkiniz ne olurdu? Okurken bile kalp atışarınızın hızlanmaya başladığını ve tansiyonunuzun her paragrafta biraz daha arttığını tahmin ediyorum... Peki bizim kanunlarımız ne yapıyor? Bunları yapanlara “insan” hakları çerçevesinde ceza veremiyor... Siz olsaydınız, ne ceza verirdiniz?

Böyle bir durumla karşılaşıp, ülkenin güvenlik güçlerinin elini kolunu bağlayan yasalar olduğunu bilerek, şikayetçi olur muydunuz? Ya da sizin çözümünüz ne olurdu?

Ben bunları yapanları suçlamıyorum aslında... Hepsi de tedavi görmeye ihtiyacı olan insanlar.. Milletçe her geçen gün sokaklara başıboş çocuklar salmaya devam ediyor, öğretim verelim derken eğitemeden “genç” yaşına getiriyoruz... Anne – babalar için anne – babalık, doğurmaktan ve karnını doyurmaktan ibaret... Çocuğunun hayattaki en önemli eseri olduğunun farkında değil bir çok kişi...

Peki kabul etsek de tedaviye ihtiyaçları olduğunu, bu saatten sonra tedavi ile kaç kişi kazanılabilir..? Ya bundan sonrası... Bir şey yapıyor muyuz gelecekte böyle insanların sayısını azaltmak için... Ya da ne kadar doğru cezalandırıyoruz ki, bir daha yapmamalarını sağlayacak..? Yoksa bütün polis teşkilatının tanımasına rağmen bir şey yapamadığı onlarca insanın olduğu bir ortamda, suçluları mı koruyoruz “insan” hakları adına, gerçekten korunması gereken mağdur “insan”ları korumak yerine..?

Tüm bunların çözümü, mevcut kişiler için ülkenin güvenlik birimlerine güveni yeniden kazanmamızı sağlayacak cezalar, ve bu birimlere çok daha fazla yetki vermekten geçiyor önce... Sonra da bu kişilerin rehabilite edilmeye çalışılması gerekiyor adı “hapishane” olmayan bir yerlerde...Ve gelecek nesillerde suçlu sayısını azaltmak adına, anne – babaları eğitmek gerekiyor, “insan” yetiştirmek üzerine... Ya da belki de bambaşka “kanunlar” gerekiyor, geçmişte, ya da doğuda uygulanan... Hangi “mağdur”a sorsanız aklından geçen çözümdür bu... Ama hep aynı mantıktayız toplum olarak, başımıza gelmeden anlamıyoruz, “bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” diyoruz...

Türkiye iyiye gitmiyor... Toplumdaki çatlak seslerin, ruh sağlığı bozulmuş suçluların sayısı hızla artıyor... Belki hayat şartları onları buraya iten, belki sevgisizlik, ya da bilemeyeceğimiz ve aklımıza gelmeyen bambaşka sorunlar... Ama bir şeyler yapmak gerekiyor... Türkiye iyiye gitmiyor...

NUR ERDEM ÖZEREN
10.12.2006

Hiç yorum yok: