19 Aralık 2010

136 - DP'de "Yeni" Lider Arayışı

Çok bekleyemedim yazmak için… Aslında Ocak ortasında kurultay yapıldıktan sonra yeni lideri değerlendireceğim, ama şimdiden hareketlenen DP ve merkez sağda liderlik arayışındaki gelişmeleri değerlendirmek istedim…

Geçtiğimiz hafta CİNDORUK ve YILMAZ, Süleyman DEMİREL’i ziyaret ettiler ve çıkışta CİNDORUK bomba bir çıkışla ÇİLLER’in adaylığını destekleyeceğini açıkladı… Hemen akabinde Ahmet ÖZAL da çıktı ve “ÇİLLER aday olmazsa” aday olurum dedi…

Bu mudur? 2 yıldır CİNDORUK bunun için mi genel başkanlık yaptı? Bula bula ÇİLLER’i mi buldular bu işin başına getirecek? Umutları var mı acaba ÇİLLER’den?

Bu millet ÇİLLER’i kovarak gönderdi… Hem de YILMAZ ile kavga etmelerinden yorulduğu için… Şimdi YILMAZ buna olur mu diyecek? Sonra seçmen de tekrar oy mu verecek? Hayal kuruyorlar…

Koskoca Süleyman DEMİREL’in merkez sağın liderliğine ÇİLLER’i layık gördüğünü hiç sanmıyorum… Çünkü ÇİLLER’in de AĞAR’ın da seçilmesini tasvip etmediğini biliyorum…

Yazık ki, daha DYP ile (her ne kadar DP dense de) ANAP’ı birleştirmeyi başaramadılar ki, getirilecek hiçbir lider bu işi toparlamaya yetemeyecek gibi görünüyor… Çünkü ÇOK zaman kaybedildi…

Ayrıca bu yolda o kadar çok kişi küstürüldü ki ve halktan o kadar kopuk bir 2 sene geçti ki, kaybedilenlerin kazanılması çok zor…

Prof. Dr. Çağrı ERHAN’ın adı genel başkanlık için geçerken, bugün Prof. Dr. Numan KURTULMUŞ’la birlikte…

Prof. Dr. Süheyl BATUM’un adı genel başkanlık için geçerken, bugün CHP Genel Sekreteri…

70’lik hırsları ile CİNDORUK ve ekibi o kadar çok kişiyi küstürüp kaçırdı ki…

Birçok kişi gayet iyi biliyor ki, DP içindeki eski ANAP’lılar küskün… Çekim merkezi falan da değiller… Ama bu isme de, bu mirasa da, merkez sağ kavramına da yazık ettiler… En kötüsü de, Ergenekon’un direk yanlısı konumlandırmaları…

Keşke birilerini bulsalar da işi kurtarsalar, ama halk nezdinde bu işi kurtarabilecek isimlerden çok ötede isimleri düşünüyorlar…

Bir de bu son iki konunun üzerine, DEMİREL çıkıp açıklama yaparak, HABERAL ve ÖZKAN’ın seçim öncesi çıkarılmalarının kamuoyunu rahatlatacağını söylüyor… Şaşkınlıkla ve dehşetle karşıladığım HABERAL’ın genel başkan adaylığı duyumumu desteklercesine…

Aslında herkes biliyor görüşlerimi… Yazılarımdan da, konuşmalarımdan da…

Ben ÖZAL’la gözümü açtım siyasete… DEMİREL’le ve onun zekice politik söylemleriyle büyüdüm… ÇİLLER – YILMAZ’la soğudum siyasetten… Tayyip ERDOĞAN’la olgunlaştım ve profesyonel siyaset öğrendim… Ve son dönemde, Numan KURTULMUŞ’la tekrar ısındım siyasete ve alternatif üreten siyasete inancımı tazeledim…

Ama bugün bakıyorum da, ne DEMİREL’in işaret edeceği biri, ne ÇİLLER, ne YILMAZ, ne de bugün Numan KURTULMUŞ, merkez sağda bir lider olamaz…

Benim önerim aynı, M. Rifat HİSARCIKLIOĞLU… Ama o da “Başbakan’ının” sözünden çıkmıyor… Belki de “çıkamıyor”…

Yine de, yeri gelmişken, bence DP’ye bugün en makul lider adayı Prof. Dr. Numan KURTULMUŞ’tur… Başka türlü ne Numan Bey’in HAS Parti’si, ne DP’den hiçbir başarı beklenemez… Numan Bey ile ilgili görüşlerimi bir sonraki yazımda paylaşacağım…

Peki bunları neye dayandırarak söylüyorum? Onu da doktorada bir projem için yaptığım araştırma sonucu hazırladığım yazıyla sizlerle paylaşacağım…

Bugünün “sağ”ı AKP’dir, “sağ”ı merkeze çekmeyi başarmak artık daha da zorlaşmıştır… 2011’de de “merkez sağ” kavramı unutulmalıdır…

NUR ERDEM ÖZEREN

19.12.2010

16 Aralık 2010

135 - CHP’de Kurultay Var!

Nereden tutacağımı bilemiyorum… Hangi konuyu önce yazsam tereddütteyim…

Merkez sağda yeni lider arayışı, Numan KURTULMUŞ’un HAS Parti’si, yumurtalı eylemler, Güneydoğu’da iki dil talebi, Haziran seçimleri öngörülerim, Tekirdağ’ın “Tekirdağlı” vekilleri, üzerinden zaman geçmiş olsa da referandum yorumlarım, bedelli askerlik konusu, vb onlarca konu var gündemde ve benim yazmak için biriktirdiğim… Ve ben hangisini önce yazsam yayınlasam tereddüt içindeyim…

Ama hazır geçen hafta KILIÇDAROĞLU’na yüklenmişken ve bu yazı yayınlandığında CHP kendi kurultayını yapıyorken, CHP’ye öncelik vermekte fayda var diye düşündüm… BAYKAL olayıyla ilgili de yazı yazamamıştım, vesile olmuş olacak…

Çarşaf mı olsun blok mu? Bizde Tayyip ERDOĞAN da dahil olmak üzere tüm liderler için demokrasi işine geldiği yere kadar… BAYKAL da bir anda daha demokratik oluverdi… SARIGÜL’e yaptıklarını unuttu ve dedi ki; “Blok liste ayrıştırır, çarşaf liste bütünleştirir.” BAYKAL yıllarca blok liste uygularken parti ayrışmadı, şimdi KILIÇDAROĞLU uygularsa ayrışacak!

Ne çabuk unuttuk BAYKAL’ın nasıl gittiğini… O zaman çok ayıptı ya yaptıkları… Şimdi ayıp bitti mi? Akladı mı kendini? Deliller ortaya çıktı ve BAYKAL’ın o olayları gerçekleşmediği mi anlaşıldı? HAYIR! Unuttuk!

O gün de bugün gibi herkes “liderci”ydi… “BAYKAL’a destek” için Ankara’ya giden İl Başkanları, “KILIÇDAROĞLU’nun tek aday girmesi” kararı ile illerine döndüler… BAYKAL’ı unuttular…

Hasbelkader Genel Başkan olan KILIÇDAROĞLU, önce ayak oyunlarını daha iyi öğrenene kadar SAV’ı aldı yanına, işi öğrendi… Sonra bu kez KILIÇDAROĞLU SAV’ı SAV’sal bir hamleyle satıverdi…

Ne de olsa SAV, KILIÇDAROĞLU’nun seçilmesinin hemen ardından nasıl “şerefli” bir planla BAYKAL’ın yerine KILIÇDAROĞLU’nu Genel Başkan yaptığını ballandıra ballandıra anlatmıştı… Çok zekice siyasi planları nasıl uyguladığını anlattığı ropörtajı okumayanlar varsa; www.egedesonsoz.com sitesinde Ümit YALDIZ…

Sonra bir baktık, aynı SAV bugün BAYKAL’la aynı safta yer alıyor… Ne hikmetse… Bir partide herkes herkesi bu kadar mı kolay satar, ve bu kadar mı çabuk unutulur her şey?!

Cumartesi günü kongrede KILIÇDAROĞLU’nun karşısına Süheyl BATUM aday çıkartılıverirse hiç şaşırmam… Ama bence BAYKAL da SARIGÜL de KILIÇDAROĞLU’na bir seçim şans verip sonuçlarını görmek isteyeceklerdir…

Peki ne değişecek bu kongrede CHP’de? İsimler mi? Genel Başkan mı? Velev ki değiştiler… Bunlar önemli mi? Köklü bir değişiklik olacak mı CHP’de? Politikaları değişecek mi? İki kere doğuya gidip poşu takmaktan öte, çözüm üretmeye mi başlayacak Türkiye’min sorunlarına? Ne yazık ki bunların hiç biri olamayacak, parti içi çekişmeler dışında, bir işe yarayamayacak bu kurultay da…

Bu arada, BAYKAL’ın konusunun çok gündemde kalamamasının da kendimce tespit ettiğim sebebini paylaşmak istiyorum yeri gelmişken… Gerek siyasiler içinde, gerekse medyada o kadar çok aynı şeyi yapan kişi var ki, kimse çok fazla suçlayamadı BAYKAL’ı, üzerine gidemedi, kendileri ile ilgili korkularından…

Cumhuriyet “Halk” Partisi’nin; nasıl Cumhuriyet “Elit” Partisi gibi davrandığını, bu doğrultuda politikalar izlediğini, koskoca “Türkiye Cumhuriyeti 2011 Bütçesi” görüşülürken, bütçede eleştirecek şey bulamazmış gibi Kayseri Belediyesi’nden başka bir şey konuşamama basiretsizliğini gündeme almak istiyordum ama, onlara sonra değineceğiz artık… Sanki Faik ÖZTRAK bu partinin önemli bir ismi değilmiş gibi, değerlendirememelerine ayrıca değinmek lazım…

NUR ERDEM ÖZEREN

16.12.2010

11 Aralık 2010

134 - KILIÇDAROĞLU Balonu!

Evet tam olarak böyle düşünüyorum… Şişirilmiş bir balon olduğunu, ne muhalefet “lideri”, ne herhangi bir şeyin “lideri”, ne de Başbakan olma potansiyelinin kesinlikle olmadığını düşünüyorum KILIÇDAROĞLU’nda…

Klasik 2. Ecevit Dönemi gibi… Halk ve “Halk Partililer” 35 yıl boyunca İNÖNÜ’den sıkıldı, “Yeter artık senden bize hayır yok, bak senin yüzünden DP’ye de kaptırdık iktidarı” dedi, ve denize düştü, yılana sarıldı, hiçbir vasfı ve liderlik potansiyeli olmayan ECEVİT’e sarıldı…

Bugün de, halk ve “Halk Partililer” 18 yıl boyunca BAYKAL’dan sıkıldı, “Yeter artık senden bize hayır yok, bak senin yüzünden bir türlü iktidar bile düşünemez olduk” dedi, ve yine denize düştü, yılana sarıldı, hiçbir vasfı ve liderlik potansiyeli olmayan KILIÇDAROĞLU’na sarıldı…

Bu yazıyı ilk seçildiği gün de yazmak istiyordum, bu balonun sönmesini beklemeden yazmak isterdim, ama kısmet bugüneymiş… Yani aslında ben ilk çıktığı gün de böyle düşünüyordum..

Ama yine de bana bir şey öğretti… Diyordum ki eskiden, bir gün siyaset yaparsam, halkın karşısına geçip söylediğim yanlış bir şey olursa, özür dilerim…

Meğer ne kadar itibar kaybettiren bir şeymiş bu kadar çok özür dilemek… Özür dilemek büyüklük derler ya, KILIÇDAROĞLU çok büyük adam… Bir dediği bir dediğini tutmayan, ha bire özür dilemek zorunda kalan bir “lider” o…

Üstüne üstlük, genelde de özrü kabahatinden büyük olup, eline yüzüne bulaştıran biri o… Süper lider… Ama oy kullanamayan…

Çalışma arkadaşlarını da o kadar iyi seçiyor ki, onlar da ona bu konuda yardım edemiyor… Şaka gibi… Aslında çalışma arkadaşlarına bakınca, öyle çok da büyük bir devrim yapmadığını anlıyorsunuz zaten…

Önder SAV önceden de partiyi yönetiyordu, bir ay öncesinde de yönetiyordu… Ama bu kez işi daha zordu… Önceden sadece partiyi yönetiyordu, sonra hem partiyi hem KILIÇDAROĞLU’nu yönetmeye çalışıyordu… En azından önceden BAYKAL kendi kararlarının bir kısmını kendi veriyordu… E tabi parti liderliği belge araştırıp bulmaktan biraz daha zor…

SAV gitti Gürsel TEKİN geldi, bu kez de onun yönetimine girdi… Gibi geliyor bana…

“2. Ecevit”, “Gandi Kemal”, “Recep Bey” gibi PR değeri yüksek kelimelerle hayatımıza giren KILIÇDAROĞLU’nun CHP’ye öyle oy patlaması falan yaptırmayacağı bugünden belli… Ne iyi bir muhalefet olabiliyor, ne de bir Başbakan potansiyeli var… Yanılmayı çok istiyorum…

Sürekli özür dilemesi bir yana, içi dolu söylediği tek bir şey yok… Somut bir tane öneri yok… Hep aynı terane; “Biz gelirsek çözeriz!”…

İyi de Sayın KILIÇDAROĞLU; “Nasıl?” Halk bunu merak ediyor… Bu sorunları “nasıl” çözeceğinizi bir anlatsanız da biz de size oy versek.

Arada güzel şeyler de yapıyor Sayın KILIÇDAROĞLU, Güneydoğu’ya falan gidiyor, ama orada da diyor ki, “Hata sizin değil, bizim, suçlu biziz, size gelmedik”… Şimdi geldik, ne değiştirdik, ne değiştireceğiz? “Onu boş verin, oy verince görürsünüz…”

Mesela o bölgede yıllardır CHP’li olanlarla mı siyaset yapılıyor hala, yoksa KILIÇDAROĞLU oradaki “başarısızlık” için birilerini cezalandırdı mı acaba? Gerçekten ne değişti KILIÇDAROĞLU gelince CHP’de? Oya dönüşmesini bırakalım, iktidar olursa ne yapacak birçok sorunumuzla ilgili biliyor muyuz? Ben bir şey biliyorum, yanlışlıkla iktidar olursa “AF” çıkaracak… İşte size 2. ECEVİT… Aksini görmeyi çok istiyordum ama ne yazık ki böyle düşünüyorum…

Ben hiç umutlanmamıştım, hala da umudum yok kendisinden… Ama sanırım klasik “sol” lider denen şey böyle bir şey herhalde… İnönü… Ecevit… 2.İnönü… Bir BAYKAL farklıydı, o da partiyi milliyetçi sağ parti yaptı diye eleştiri alıyordu… Ama eleştirilecek daha çok lider var… Önümüzdeki yazılarda…

NUR ERDEM ÖZEREN

08.12.2010

2 Aralık 2010

133 - Sevilmek mi? Seçilmek mi?

Birkaç yıl önce bir yazı yazmıştım, Kadir HAS’ın ölümü ardından… Hayal ettiğim cenaze törenimle ilgili…

Çok insan olsun istiyorum, hepsi de içlerinden gelerek “haklarını helal etsinler” istiyorum, yaşlı ölsem de “keşke daha ölmeseydi, daha yapacak çok şeyi vardı” desinler, “bana da, bir yakınıma da şöyle bir faydası dokunmuştu” desin, içinden gelerek “Allah razı olsun” desin istiyorum...

Ve bu amaç doğrultusunda bir iş yapmaya çalışıyor, bu amaç doğrultusunda hedefler koyuyorum kendime hayatta…

Birkaç gün önce, İngiltere’nin efsane başbakanı Winston CHURCHILL’in hayat hikâyesinin filmini izledim… 2. Dünya Savaşı yıllarından İngiltere’nin zaferle çıkmasını sağlıyor, savaşın bitmesinin hemen ardından yapılan seçimi ise kaybediyor… Hem de büyük bir hezimetle…

Yeni Başbakan’a devir yapana kadar geçen sürede, halkın artık onu sevmediğini düşünerek, artık toplum içine çıkmak dahi istemiyor…

Devrin yapıldığı akşam, eşi birlikte gidecekleri bir opera için hazırlık yapıyor, Başbakanlık konutundan ayrılmasından sonraki ilk gideceği yer bu opera oluyor…

Yol boyunca huysuzluk yapan CHURCHILL, insanların içine çıkmak istemediği için gitmek istemiyor, ancak eşinin restine karşı koyamayıp salonda üst katta ona ayrılmış locada yerini alıyor…

Gösteri boyunca onu kimse fark etmiyor, ancak gösteri finalinde bir oyuncu onu takdim ediyor… “İngiltere’nin kurtarıcısı, ulusumuzun büyük lideri Winston CHURCHILL aramızda”…

Ve CHURCHILL, dakikalarca tüm salon tarafından ayakta alkışlanıyor… CHUCHILL’in mutluluk gözyaşları yüzünden süzülürken, tüm liderlerin ona imrenmesi gerektiğini düşünüyorum..

Günler sonra, bir zamanlar birilerinin Tabak, Asfalt, Bozkurt gibi lakaplar taktığı, ama aslında dünya iyisi, ahlaklı, dürüst, yurdum insan Osman Amcam vefat ediyor…

Haberi aldığımda ve cenaze gününde İstanbul’da iptal edemeyeceğim bir işim olduğundan gidemediğim için ÇOK üzülsem de, cenazeden haberler alınca mutlu oluyorum…

Bütün Tekirdağ yas tutuyordu, her siyasetçinin hayal ettiği bir cenazesi vardı çünkü…

Kimse arkasından kötü bir şey söyleyemiyordu… “Çok hizmeti oldu bu şehre” diyordu herkes… 2 dönem Belediye Başkanlığı’na rağmen, 3’e 5’e katlanmamış malvarlığı dürüstlüğünün kanıtıydı, herkes şimdi dile getiriyordu…

Pişman mıydık acaba şimdi onu seçmediğimize? Biz onu 3.ye seçmedik… Ama çok sevdik… Çünkü “gerçekten” içimizden biriydi… Halkın arasından çıkan Belediye Başkanı’ydı… Çakallık, tilki kurnazlığı yapmazdı…

Her ne kadar sonra taş döşemek için mahvedilmiş olsalar da, asfalt ve çamursuz sokaklarımızı da ona borçluyuz, sularımızın her gün akmaya başlamasını da… Sahilin dolgu sahasını da ona borçluyuz, insanların vakit geçirmeyi sevdiği suların aktığı parklarımızı da… Ve aslında 8,5 yılda yaptığı ama buraya yazamadığımız birçok şeyi de…

Tüm bu yazdıklarımı yazmayı düşünürken, aklıma başlıktaki soru takıldı… Seçilmek mi önemliydi, sevilmek mi?

Churchill de, Osman Amcam da tekrar seçilemedi belki, ama ikisi de hep sevildi…

Seçilememek önemli değildi aslında, o geçiciydi… Seçim bir kazanılır, bir kaybedilirdi… Ama sevgiyi bir kez kazanınca kolay kaybolmazdı..

Bence şimdi yönetici olanlar, gelecekte yönetici olmaya aday olanlar önce bu soruyu sormalılar kendilerine…

Önemli olan seçilmek değil, seçimden sonra da göğsünü gere gere gezebilmek halkın arasında… Önemli olan makamına değil, sana saygı göstermeleri insanların, seni sevmeleri… Makamından gücü herkes alır, ona güç vermek önemli olan…

NUR ERDEM ÖZEREN

02.12.2010