8 Nisan 2009

95 - Yerel Seçim İzlenimleri – 5 – Büyüklerin Mağlubiyeti ve Muhalefete Siyaset Dersi

Ve son olarak… Seçimin ulusal boyuttaki değerlendirmesine geldi sıra… Ulusal boyutta kim ne kazandı, ne kaybetti… Seçmen kime ne ders verdi…

AKP’nin kaybettiği kesin… Ve çok açık… Ama nereye gitti AKP’nin oyları? Muhalefete mi? MHP ve CHP’ye mi? Hayır…

Milli Görüşçüler Saadet’e geri döndüler bu seçimde… Numan KURTULMUŞ etkisi ile… Beyefendi duruşu ile… BEKAROĞLU gibi adayları ile…

Kürt kökenliler de DTP’ye geri döndü… Genel seçimlerden farklı olarak… İdeoloji ağır bastı hizmete… Ya da AKP’nin ideolojik söylem ve davranışları ikna edemedi o bölgeyi…

Hatta asıl görülmesi gereken, DTP’nin artık Türkiye’nin her bölgesinde az da olsa oylar aldığı… Yirmi yıldır düzenli olarak 3’er – 5’er – 10’ar çoğalan ailelerin çocukları büyüdü, şimdi oy kullanıyorlar… Bir dahaki seçime, ilk genel seçime çok net % 7,5 – 8 bizleri bekliyor…

Peki şimdi “merkez sağ”ın bütün oylarının gerçek adresi mi oldu AKP? Hayır! Azalan “sol” oylara takviye yaptı bir kısmı… Kırat’ın şahlanacağına, ANAP’ın Özallı günlere döneceğine olan “sıfır” inanç, iki aşamalı oy kullandırttı “Merkez Sağ”a…

“Önce AKP’den kurtulmak için CHP’ye oy verelim, sonra CHP’den belediyeyi ve iktidarı alırız zaten…” O kadar çok insandan duydum ki bunu… “Merkez Sağ” görüşlü birçok insan AKP’den kurtulmak için tek çareyi CHP olarak görüyordu…

Bu nasıl başarıldı peki? AKP nasıl zayıfladı? Ne değişti? Artık daha mı Milli Görüşçü AKP? “Laiklik elden gidiyor” tehlikesi arttı mı? Türban daha büyük bir sorun mu oldu? Ordu daha yüksek sesle mi dile getirdi irtica tehlikesini? Yepyeni bir e – muhtıra mı geldi yoksa? Ya da Cumhurbaşkanı’nın eşinin başının kapalı olması mı sorun oldu? Ya da İmam – Hatip’li olması sorun mu yarattı? AKP düzene karşı çıktığını daha mı net gösterdi? Atatürk düşmanı mı oldular yoksa yine?

Yoksa tüm bunları unuttuk mu? Hiç konuşmadık mı? Onlarca yazımda onlarca defa dedim ki, “AKP’yi ideolojik siyasetle, din ile ilgili milleti korkutarak bitiremezsiniz ey muhalefet!”

Yine CHP ya da MHP başaramadı… Medya… “İşsizlik” ve “yoksulluğu” gözüne soktu herkesin… Ama daha da önemlisi… En önemli mağlubiyet nedeni… “Yolsuzluk”lar yoldan çıktı… Suyu çıktı…

Hala göremedi CHP bu işin ideolojik siyasetle çözülemediğini de, seçim arifesinde İstanbul’da “çarşaf açılımı”, Kocaeli’de “Kuran Kursu Açılımı” ile açılmaya çalıştı… Bu kadar mı görülmez bilinmez siyaset… Bu kadar mı muhalefeti kıt olur bir partinin…

Seçmen mesajı o kadar güzel verdi ki… Ama hala anlamıyorlar… Hala…

AKP’ye “ANAP kaderi” yaşadığını hatırlattı… Yiğit BULUT’un sözleriyle; Tayyip ERDOĞAN’a; “Hükümete hükmet, millete değil!” dedi millet… “Suyun ısındı artık” dedi…

“Tehdit edemezsin beni hizmet etmemekle!” dedi… Korkmadığını gösterdi… “Güç sende değil, iktidarda değil, ona o gücü veren benim oylarımda!” dedi…

MHP ve CHP’ye de, “Siz hala AKP’ye alternatif değilsiniz, biz sizi AKP’nin alternatifi olarak görmüyoruz, göremiyoruz!” dedi…

İkisini toplasan ancak bir AKP ederken, bunu seçim başarısı görme gafletinde olmalarına inanamıyorum bu muhalefetin…

Seçmen resmen, açıkça “bambaşka” bir parti arıyor kendine… Ama “Yok!” diyor… “Hiçbiriniz değilsiniz benim derdimi çözeceğine inandığım…” Bakalım kim ilk davranacak… Türkiye’nin yeni “Lider”i kim olacak… Ben yine söylüyorum… Rıfat HİSARCIKLIOĞLU…

NUR ERDEM ÖZEREN
08.04.2009

94 - Yerel Seçim İzlenimleri – 4 – Yerelleştirilmiş Genel Seçim ve Kazananlar

Yerel seçim sonuçlarının sosyal yorumundan sonra, siyasal olarak ikiye bölüp yorumlamak daha doğru… Biri gerçekten yereldeki sonuçları değerlendirerek, diğeri ise ulusal sonuçları değerlendirerek…

Yerel seçimimiz pek de öyle yerel olmadı aslında… Son 15 – 20 yılda tüm partiler artık neredeyse tüm adaylarını merkezden belirlemeye alıştırdı toplumu ve siyasileri… Aşama aşama öyle alıştık ki buna, artık ön seçimi tamamen unuttu herkes, öyle bir talep bile kalmadı kimsede…

Ve işte bunun en bariz sonuçlarını da artık seçimlerde yaşamaya başladık… Aslında yerel gibi gözüken seçim, tamamen bir genel seçim havasında, liderler yarışı olarak geçti…

Ulusal medyada çıkan lider ve partinin var olduğu, ulusal medyada çıkmayanın tamamen hiçe sayıldığı bir seçim… Adayların genellikle kim olduklarının bir öneminin olmadığı, sadece bir şeye destek ya da tepki amaçlı bir partinin seçilip oy kullanılan bir seçim…

Mesela geçen seçimlerde, 2004’te bir AKP rüzgarı vardı, AKP dedi ki ceketimi koysam seçilir, adayın ismine bakmaksızın adaylar koyup seçtirdi…

Bu seçimde de vatandaş bu adayların bazılarından kurtulmak için AKP’ye ters esen rüzgarda kendine alternatif aradı, açtı evde televizyonu, baktı kim AKP’nin alternatifi diye, adayına, o adayın şehre yapabileceklerine, projelerine bakmadan, gitti oyunu verdi, AKP’den kurtuldu…

Peki başka kimler kazandı bu seçimde? Şehrine ya da ilçesine yatırım yapan, yaptıran, sevilen başkan adayları tekrar aday oldular… Yine seçildiler… Bazıları belki hiçbir şey yapmamıştı, ama sadece halkın arasında gezip halkın sevgisini kazanmıştı…

Mesela Mustafa SARIGÜL… 2 yıl içerisinde Belediye Başkanlığı’nı bırakacağını bağıra bağıra anlatsa da her yerde, “Şişlililerin Gururu” olduğu için yine seçildi…

Ya da mesela Yılmaz BÜYÜKERŞEN… Ne yaptığından daha çok, ulusal basında adı çıkan, kendi adı çıktıkça Eskişehir’in de adını çıkarttıran Başkan olarak “Eskişehir’in Gururu” oldu, vatandaşı da ona sahip çıktı…

Tabi bu isimlerin partileri falan kimsenin umurunda değildi… CHP mi DSP mi, kimsenin umurunda değildi… Ya da Aytaç Durak’ın CHP – MHP gibi iki uç parti arası transferini kimse yadırgamadı…

Bence burada asıl takdiri Şanlıurfa’da FAKIBABA hak ediyor… Bağımsız çıkma cesaretinden dolayı…

Seçmen bir ders de Kocaeli’de Sefa SİRMEN ile verdi… “Sen yarı yolda bırakıp gidersen şehrini, sana olan destek ve sevgi azalır sayın Başkan… Burayı “Büyükşehir” yapan adam da olsan…” dedi vatandaş SİRMEN’e…

En büyük ikinci istisnayı ise Demokrat Parti’nin tek başkanı Yalova Belediye Başkanı Yakup KOÇAL yaptı… Aileden, hatta sülaleden siyasetçi olduğu için… Amcası 2 dönem, kendi de 1 dönem daha önce başkanlık yaptığı için… Ve “bir yıldır” kapı kapı gezdiği için…

Önce ona inananları arttırdı… İnananlar arttıkça, inandırdıkları da arttı… Galibiyet inanmakla geldi… İnsanlar kazanacağına inanmadığına oy vermedi…

Yukarıdaki gibi istisna olup markalaşmış isimler dışında, seçmen sadece ilçelerde isimlere oy verdi, şehir merkezlerinde ise partilere… Ama o partinin ideolojisine falan değil… Durduğu “taraf”a… AKP yanlısı veya karşıtı olmasına göre…

Ama eminim bir çok yerde “aday”lara bakmadan oy vermenin sıkıntısı çekilecek bu dönem... Transferler dönemi de olacak…

NUR ERDEM ÖZEREN
08.04.2009

7 Nisan 2009

93 - Yerel Seçim İzlenimleri – 3 – Toplumsal Kirlenme

Bir haftadan uzun bir süre geçti yerel seçimin üzerinden… Daha önce seçim öncesi gözlemlerimi paylaştığım iki yazının üzerine, seçim sonrası yorumlarımdan da üç yazı çıktı… Biri yerel değerlendirme… Diğeri genel…

Bu seçimde öğrendiğim en önemli şey şu ki, Türk insanı çoktan kirlenmiş, çoktan yalancılığa alışmış bu konuda… Burada seçmeni değil, onu buna zorlayanları suçluyorum aslında…

Nasıl yalancı olmuş? Daha önce de “Herkes Başkan” yazımda belirttiğim gibi, herkese mavi boncuk dağıtıyor… Kimi görse, hangi aday gelse “Tamam abi oyum kesin sana!”…

Bari yalan söyleme, “Bakarız…” de… “Kısmet…” de… Bunu yapanlar da var… Ama adayı ya da yanındakileri görüp, yanına çekip, yarım saat anlatanlar var… “Bizim bütün aile zaten Kıratçıdır…”… “Biz dededen CHP’liyiz…” … “Bizim bütün sülale size verecek abi oyunu…” Sonra da başlıyor saymaya… Bacanaklar… Kuzenler… Yeğenler…

Sonra sandıkta bir bakıyorsun… O akrabaların hiçbiri yok… Hatta sandık bazlı sonuçlara bakıyorsun; bırak o akrabaları, adayın yanında gezenlerin, Meclis Üyelerinin kendileri ve yakınları bile oy vermemiş… Bu nedenle eşini boşayan var… Kendi sandığından bir oy çıkınca…

Tabi adaylar her gördüğünden oy isterse, farklı şekillerde de olsa “bize oy verecek misin?” diye sorarsa olacağı bu… Kimse kimseyi kırmak istemiyor… Herkese “oyum sana” diyor…

Bir de artık göç edenlerin dernekleri var… Onlar da koloni halinde hareket edermiş gibi, “bizim 300 oyumuz var, bizim 500 oyumuz var” diye seçim zamanı yemekler düzenleyip, bilmemkim adaya destek açıklıyorlar… Üzerine üstlük özel kendileri gelip ziyaret yapıp “desteğimiz sana başkanım” diyorlar… Sandıkta yine bakıyorsun sıfır oy…

Karslılar… Ardahanlılar… Doğu Karadenizliler… Bayburtlular… Erzurumlular… Tamam, birlik olmak güzel de, yalan söylemeyin bari… Ha bir de, genelde o şehrin yerlileri de hiç böyle dernekleşme falan da yapamazlar… Hatta bu yukarıda saydıklarımın da kendi memleketlerinde böyle birlikte hareket etme yoktur…

Bir başka korkutucu tespitim de, “sadaka kültürü”nün, aslında daha doğrusu “rüşvet kültürü”nün ne kadar geliştiğini görmek…

İhtiyacı olan, fakir mahallelerde insanlara oluk olup para ve erzak dağıtıldı seçimin son günlerinde… Onlar bunu istemekten utanmıyorlar, hatta her girdiğinde o mahalleye yapışıp yakana yedisinden yetmişine para veya erzak soruyorlar, ama asıl kötü olan, onlara bunu birileri veriyor…

CHP ve MHP, AKP’yi eleştiriyor halkı sadakaya alıştırdı diye, ama bu seçimde belki AKP’den çok erzak ve yardım çeki – para dağıttı…

Bu sadece fakir mahallelerde de değil… Çarşının ortasında, gözümün önünde küçücük bir çocuğu kucağına aldı bir başkan adayı, “Başkanım ben bisiklet istiyorum” dedi çocuk… O kadar alışmış ki herkes siyasetçiden bir şey istemeye…

Adayların ve partilerin yanıldıkları konu ise, halkın oyunu sattığını sanmaları… Hasat zamanı… Herkesten alacağını alıyor… Sonra bildiğine veriyor oyunu…

Bu seçimde bir kez daha gördüm ki; sadece siyasetçi değil, onu eleştiren toplum da kirlenmiş… Derinliklerine kadar… Kısır döngü olmuş artık…

Aday ve partiler para ve erzak dağıtıp oy istemeye alışmış… Seçmen herkese mavi boncuk dağıtıp yardım almaya…

“Ya o seçilirse” kaygısıyla “taraf” olmaktan korkan seçmen, tarafsız olmanın “var olmamak demek” olduğunu unutuyor…

Aynısını yapan siyasetçi ya da topluma yön veren insanlar da, demokrasinin asıl ihtiyacının “iyi muhalefet” olduğunu ve iktidara giden yolun “kaliteli ve dürüst muhalefet”ten geçtiğini unutuyor… Herkes güçlüden yana olunca olmuyor.

NUR ERDEM ÖZEREN
07.04.2009