29 Nisan 2012

145 - Çakma Cemaatçiler...


Çakma Cemaatçiler…


Ne çıkarcı bir millet olduğumuzu hayretle izliyorum aylardır…

AKP’li olmak başka şey, “yalandan”, “çakma cemaatçi” olmak başka şey benim gözümde…

İnsanların fikirleri ve yaşam biçimleri meğer ne kolay değişiyormuş… muş muş…

AKP içinde onlarca “cemaatçi olmayan” “siyaset yapan” insan var ve saygıyla karşılıyorum onları… Çıkarı ön planda değilse… Ama bu “çakma cemaatçiler” çok tehlikeli bence…

Artık insanlar “The Cemaat”i konuşabiliyorlar… Kamu kurumlarına, polise, hukuk sistemine, eğitim sektörüne, hatta askere sızmış olan “The Cemaat”, ülkemizi yönetiyor ve kararları veriyor… Bilmeyen yok, inkar eden var yarım ağız…

Burada kısaca geçeceğim, Ahmet HAKAN bir yazı yazmıştı cemaat ile ilgili, “miş” diyerek cemaat hakkında yazılanları listelemişti… Babama sordum okudun mu diye, ilk satırları okurken… Son cümleyi oku dedi ve hevesim kursağımda kaldı… Şöyle diyordu sonunda yazının: “Peki Recep Tayyip ERDOĞAN istemese tüm bunları yapabilir mi cemaat?”… Özettir… Tayyip ERDOĞAN’ı en çok eleştirdiğim konudur…

Konumuza dönelim; “çakma cemaatçilere”… Onlar, cemaatin hükümet ve dolayısıyla devlet ve dolayısıyla ihale vb devlet daireleri destekli ticaret ve dolayısıyla ticaret ve dolayısıyla para kazanmanın önündeki yolları tuttuğunu gören “AKILLI” ticaret adamları…

Onlar, ticaretleri daha rahat yürüsün diye bir anda beş vakit namaza başlayan, imana gel“miş gibi” yapanlar…

Onlar, yıllardır cemaatin içinde olan gerçek “dinibütün” büyüklerimden değiller, ben onlara saygı duyuyorum…

Onlar, çıkarları için cemaate giren, yarın başka bir “güç” iktidar olunca ona girecek olan, zaten dün de çocuklarına “Devrim, Ata vb” gibi isimler koyanlar…

Öyle olmayan, gerçekten din adına, iyilik yapmak adına cemaat içinde bulunan ve kendi dinini yaşayan büyüklerime de kızmıyor değilim, cemaate para verecek diye kadın ticareti yapanları bile baş tacı yaptıkları için… Ama bana düşmez tabi…

Çakma cemaatçiler, günün adamı, her devrin adamı olmayı seviyorlar… Sıkıntı şu ki, toplum nezdinde de yadırganmıyorlar… Artık…

Onlar “the cemaat”le tanışana kadar, kadınlı kızlı gece alemleri, alkollü sigaralı kafa dağıtma organizasyonlarının müdavimidirler…

Aslında şimdi bıraksan, yurt dışında kimsenin görmeyeceği yerlere götürüp salsan, bir sürü badem bıyıklı çakma cemaatçi, alkollü kadınlı kızlı alemlerde büyük bir zevkle unuturlar cemaati… Kapalı kapılar ardında zaten unuttuklarına eminim ya, ayrı…

Görüntüde dinle tanışmış gibi gözüken bu çakma cemaatçilerin bir kısmı da, Perşembe akşamında sosyal medyada Cuma’yı mübareklerler… Reklamı da severler… Çünkü içinde yaşadığı dini yoktur onların, dışlarında yaşarlar…

E tabi haykırmaları lazımdır cemaate yakın olduklarını, yoksa nasıl desteklenecekler…

Çakma cemaatçiler, yeni iş çevreleri ile sıcak ilişki içine girdikçe yeni dillerine de adapte olurlar, “Allah’a şükür”, “Allah razı olsun”, “Eyvallah”ı dillerinden düşürmezler…

Dedim ya, asıl sıkıntı, onlar “göstermek zorunda” hissederler kendilerini… Çünkü onların dinleri “Allah’la aralarında” değil, ticaret yapmak için kendilerini göstermek istedikleri cemaatteki çevreleri ve onlar arasındadır… “Göstermelik”…

Artık “dokunulmaz”dırlar… Cemaate bu ülkede dokunulamaz, dokunan yanar diye düşünürler… Haklılar da ne yazık ki…

Hem gerçek hem çakma cemaatçilere hatırlatma olsun… “İş’in ehline teslimi” prensibi vardı o cemaatte eskiden… Siz unuttunuz, unutturdunuz… “Bizden olsun taştan olsun” prensibi ile…

NUR ERDEM ÖZEREN

29.04.2012

144 - AKP ve Benim Yanar Döner Fikirlerim…



Benim yanardöner olduğumu, bir öyle bir böyle fikir beyan ettiğimi düşünenler var, yazılarımdan ve Facebook – Twitter iletilerimden…

Önce buna açıklık getirelim… Ben AKP’nin, “belediyesel” diyebileceğimiz icraatlarını beğeniyorum… Ve bu tip icraatlar olduğunda beğenimi dile getiriyorum… Bu bir…

İkincisi, mevcut alternatif “büyük” partilerden biri “sadece” Türk Partisi, biri sadece “Kürt Partisi” olmaktan öteye gidemiyor, diğeri muhalefet yapmayı beceremiyor ki iktidar olmayı becersin, diğerleri de % 1’in altında… Ki ben o % 1’in altında olanlardan birine verdim oyumu liderine saygımdan ve inancımdan…

Yani Volkswagen Transporter sloganı: “Biz daha iyisini yapana kadar en iyisi bu…”

Yani beni yanardöner olmakla suçlayan ya da bunu söyleyemeyip içinden geçiren arkadaşlarım, tanıdıklarım; ben “Sezar’ın hakkını Sezar’a verebilen”, “Yiğidi öldürüp hakkını veren” biriyim…

AKP’nin de CHP’nin de MHP’nin de iyi yaptıklarına “iyi”, kötü yaptıklarına “kötü” diyebiliyorum, kimseyi körü körüne desteklemiyorum…

Bana göre Recep Tayyip ERDOĞAN bu memlekete gelmiş en büyük 2.Lider! Atatürk’le aynı statüde bile değil, ayrı, ama ondan sonra gelenlerin en büyüğü, çünkü dünya çapında…

Demirel’in siyaset arkadaşı bir babanın oğlu olarak hayranlıkla izleyerek büyüdüğüm DEMİREL’den de, o ekolün en büyüğü MENDERES’ten de, çocukluğumda siyasetini görerek büyüdüğüm bizi batıya açan ÖZAL’dan da daha büyük bir “LİDER” Recep Tayyip ERDOĞAN… Ve ben onun “uluslar arası arena”daki “duruş”unu saygıyla karşılıyorum, beğeniyorum…

Bu “duruş”a rağmen iç politikadan çelişen İsrail’e peşkeş çekmeleri bilmiyor muyum? Biliyorum… Ama diğerleri hem duramıyor hem peşkeş çekiyordu…

Buna rağmen onun da A.B.D. istemese yarın ne Başbakanlığı’nın ne liderliğinin ne Orta Doğu’daki etkisinin sıfırlanabileceğini bilmiyor muyum? Biliyorum… A.B.D.’nin istemediği kimse bu ülkede Başbakan olamıyor…

Bunları bilmiyor muyum? Biliyorum…

İşlerine gelince emekli Genelkurmay Başkanı içeri girerken “Hukuka karışmayıp bağımsız bırakan” AKP’nin ve Recep Tayyip ERDOĞAN’ın, MİT Müsteşarı için bir haftada kurtarma operasyonu yapıp yargıya müdahale ettiğini görmüyor muyum?

Yargının bağımsız olmadığını görüp, “geçmişle ve darbelerle hesaplaşma” “ayağına” gayri hukuki operasyonlar yapmalarına kızmıyor muyum?

“Eskiden bunları savunuyordun” diyenlere, hala “kirlenmiş ve orduyu kirletmiş kirli kafalı” askerleri sevmediğimin altını çizerek, 2 yıl öncesine göre bile hukuk üzerindeki AKP etkinliğinin değiştiğini hatırlatmak istiyorum…

Bu “hesaplaşma” birkaç yıl içinde bitecek, ve Türkiye “İstikrar”dan vazgeçip “demokrasi”ye dönecek… “O gün” iktidar olanlar da “bugün bunları yapanları” cezalandıracak… Eskisi gibi…

Ve ben “o gün” siyaset yapmak isteyeceğim, körü körüne taraf olmadan “doğru olanı” söylemek için… Ama bugün ne siyasetin zevki kaldı, ne siyasi yazı yazmanın…

Tüm bu yorumlarımın üzerine, ben en azından ne yapmıyorum biliyor musunuz?

“Eğitim sektöründe olduğum için” hiçbir siyasi partiye girmiyorum…

Defalarca teklif gelmesine rağmen siyasete girmiyorum…

Sandığınız kadar AKP’li olsam, girmek istesem giremez miyim siyasete? Aktif rol alamaz mıyım? İstenmez miyim AKP içinde?

Ama ben “bazıları gibi” “para ve kariyer için” AKP’li veya “Cemaatçi” olmuyorum, ki bir sonraki yazımın konusudur bu da…

NUR ERDEM ÖZEREN

20.04.2012