9 Eylül 2007

35 - Boşa Giden Birikim

Bir kaç ay önce bir haber seyrettim.. Fadima AKKOYUN adlı bir nine, 20 Milyar’a yakın parayı yatağının altında yıllarca biriktirmiş.. 20.000 YTL değil... Yıllar sonra, TL’den YTL’ye geçince de, bu paraların hiç bir değeri kalmamış...

Yıllarca düğün, eğitim, iş gibi vesilelerle paraya ihtiyacı olan çocuklarına zırnık koklatmamış biriktirdiği parasından.. Tarla almak isteyen, hayvancılık yapmak isteyen, evlenecek olan çocukları, bu paradan da haberdar olmadıkları için isteyememişler de..

Ta ki paralar “sıfır” değerinde olup da TV’lere çıkıncaya kadar.. O zaman da tüm gerçekleri “gayet rahat” anlatıyordu “Fadime Nine”...

İçimden “nine” bile demek gelmiyor... O kadar kızıyorum ki böyle yapan “anne”lere, “nine”lere.. Bu ne vicdansızlık, bu ne açgözlülüktür...

Türk insanının bir sürü güzel özelliğinin yanında, böyle bir “hastalığı” var bence.. İnsanlar yaşlandıkça, “kendimi garantiye alayım” bahanesiyle, malvarlıklarından hiç bir çocuğuna “koklatmama” hastalığına yakalanıyorlar.. Hemen her ailede yaşanan sıkıntıdır bu..

Bence böyle insanları “taoularıyla ve paralarıyla” gömmek gerekiyor.. Bir iki kişiyi öyle gömünce o para ve tapuların mezarda “kimsenin” işine yaramadığını da görürler belki diğerleri de, bu “hastalık”larını tedavi ettirirler..

Burada kendileriyle çelişiyorlar.. “Kendilerini garantiye almak” düşüncesi, “çocuklarına güvenmemek”ten geliyor.. Yani “benim kenarda param olmazsa, malım mülküm olmazsa, ya başıma bir şey gelirse, başımı sokacak bir evim olmazsa, ben sonra ne yaparım” düşüncesi.. E senin çocukların var.. Onlar bakar sana... Seni aç – açıkta bırakmazlar... Yoksa bırakırlar mı?

Sen demek ki öyle bir çocuk yetiştirmişsin ki, bu nankör çocuk, vefasız, senin evin yokken seni açıkta bırakabilir, paran biterse seni aç bırakabilir, ihtiyacın olduğunda seni yüzüstü bırakabilir..
O zaman yetiştirirken bir yerlerde hata yapmışsın.. Ya da şimdi hata yapıyorsun..

Genelde de bu “çocuk”ların para ihtiyacı, 25 – 35 yaşlar arası, hayatı yeni kurarken olur.. Ya da 50’leri yeni geçmiş, torunlar için bir hayat ve düzen kurmaya çalışırken.. İhtiyaçları olan o para ve mülk, “aile büyükleri”nde vardır ama, “aile büyükleri” de malvarlıklarını çok da fazla olmayan “gelecek”leri için, “her ihtimale karşı” ellerinde tutmayı, ve mümkünse “katlamayı” tercih ederler..

Oysa o “çocuk”ların “o zaman” ihtiyacı olan az miktardaki destek, ya yerden kalkmalarını, ya emeklerken yürümelerini, ya da yürürken koşmalarını sağlayacaktır.. Ve daha genç ve enerjik halleriyle “aile”nin mevcut “malı ve mülkü”nü “daha çabuk” “katlamalarını” sağlayacaktır.. Ama belli bir yaşı geçmiş “aile büyükleri” için artık o “aile” kavramı bitmiştir.. “Çocuk”ların “yeni aile”leri vardır çünkü artık.. “Gelin”e “damat”a koklatmamak lazım”dır o mallardan.. Ya da “çocuk”un “çarçur etmesi”ni engellemek gerekir...

Oysa zamanında kendi ailesinin ona destek olmayıp “önünü kestiği”ni anlatan da, bu malı mülkü edinmek için “çok çalıştığı”nı anlatan da onlardır..

“Neden çalıştın?” dersin.. “Neden edindin ki onca malvarlığını?”.. Hepsinin de “yalan” cevabı aynıdır : “Çocukalrım ve onların geleceği için..”

E şimdi çocuğunun ihtiyacı var.. Bugün 10 lirayla çözebileceğin sorunu, sen ölünce 100 lirayla bile çözülmeyecek...

Kurtul bu hastalıktan ey “yaşlanan Türk Milleti”.. Güven çocuklarına da, aç önünü, destek ol, yıllarca sadece “onun için” ve “onun geleceği için” çalıştığını göster.. Mezara götürmek tapularını ve paralarını.. Orada onlar da senin bedeninle çürüyecekler.. İzin ver de dışarıdakiler çürümesin sen yaşarken gözünün önünde..

NUR ERDEM ÖZEREN
09.09.2007

34 - Sol’un “Lider”leri ve Baykal’dan Kurtulma Yöntemleri...

Bugün 9 Eylül 2007... CHP’nin kuruluş yıldönümü... Ve belki de ilk kez bir CHP doğumgünü, iki ayrı grup tarafından, iki ayrı merkezde kutlanıyor...

Birincisini anlıyoruz... CHP’nin tüm il ve ilçe teşkilatlarının katılımıyla Anıkabir Ziyareti... Ama ikincisi, “999 Hareketi”nin amacı daha farklı... CHP’nin kuruluşunu kutlamak değil... “O bahaneyle”, Baykal’dan kurtulmaya çalışmak...

Ama demokrasinin vazgeçilmez parçaları olan siyasi partilerde “demokrasi” bu kadar mı işlemez, anlamak mümkün değil... Bir siyasi partinin lideri bu şekilde mi “indirilir” koltuğundan?

Neden “sosyal demokrat” olduğunu iddia eden, isminde “Halk”ı, “Demokratik”liği bulunduran “sol” partilerin liderleri “halk”ın sesine kulak vermezler, “demokratik” yöntemlerle bırakmazlar o koltukları?

Ben kendimi bildim bileli Demokratik Sol Parti Genel Başkanı Bülent (Rahşan) Ecevit’ti.. Ta ki ölene kadar.. Hiç mi başarısız olmadı? Nedendi ısrarı hep “Genel Başkan” olarak kalmakta, kendine veliaht yetişririp, “seçimle” bırakmamakra.. DSP’den önce de, 70’lerde de CHP’nin değişmez “lideri”ydi..

80’lerde “2. İnönü Dönemi” ile, bir başka “mülayim” “lider” Erdal İnönü ile tanıştık.. Kısa bir süre için.. Sonra da son 15 yılın “Genel Başkan”ı Deniz Baykal..

İnönü ve Ecevit’in “mülayim”liğinin aksine “kavgacı” Genel Başkan Deniz Baykal ile, 84 yıllık tarihinde sadece 4 isim var CHP’de “lider” olarak anabildiğimiz.. Bu kadar “kısır” mıdır “sosyal demokrasi” “lider” bulma konusunda? 1 asrı tamaladığımızda, hadi bir yeni lider daha çıksa şimdi, 100 yılda 5 isim... Çok “demokratik” gerçekten...

Belki çoğumuz unuttuk ama, Ecevit, ne zaman “Büyük Kongre”de karşısına bir aday çıksa, çeşitli bahanelerle onu ya salona aldırmaz, ya konuşma hakkı verdirmez, ya da bir vesileyle önünü tıkayacak çeşitli “bahaneler” bulurdu...

Aynı “geleneği” şimdi onun “genel sekreteri” Deniz Baykal uyguluyor.. “Demokratik yöntemlerle onu “Genel Başkanlık”tan indirebilmek neredeyse imkansız... Kurduğu sistem nedeniyle...

Kimse Baykal’ı “sol’un lideri” olarak görmüyor, ki sürekli bir “sol’da lider” arayışı var.. Ama bunu görmek istemeyen Baykal sıkı sıkıya yapışmış “muhalefet” koltuğuna.. Onun iktidar olma isteği, hazırlığı, çabası falan yok, o gayet mutlu “kendi köyünün muhtarı” olmaktan...

Ama Baykal’dan “kurtulmanın” yolu böyle “999 hareketleri” falan değil bence... Bunu yapmak isteyenler, önce gidip kendilerini destekleyenleri üye ve delege yaptırırlar, sonra kongre yapılana kadar gidip her ilde, ilçede teşkilat seçimlerinde kendi adaylarını koyup seçtirirler, sonra da il ve ilçelerdeki kendi ekiplerinin gelip kongrede oy kullanmalarını sağlarlar... Yani tabandan tavana doğru yapılır bu hareket... Siyaset böyle yapılır...

Ya da, gidersin başka bir siyasi parti kurarsın, ya da kurulmuş olanlardan seni destekleyen bir siyasi partiye gider üye olursun, seni destekleyen diğer sosyal demokratları, ya da hangi kesimse onları, davet edersin, hatta CHP içindekileri de davet edersin, güçlü ve yeni bir oluşum kurarsın... Bir sonraki seçimde de girip CHP’yi hezimete uğratıp Baykal’ın istifasını getirirsin.. Sonra istersen mevcut siyasi partiyi kapatıp CHP’ye geçersin...

Öyle “istifa et” çağrıları ile Baykal’dan kurtulamazsınız.. Mitinglerin pek bir işe yaramadığını, hatta ters tepki yarattığını, “Cumhuriyet Mitingleri”nden göremeyen “sol” oluşum, şimdi kendi içinde de aynı yöntemi kullanmaya çalışıyor.. Keşke “olması gereken” yöntemleri uygulasalar da, Türkiye de özlediği kaliteli, çalışkan, proje üreten, çözüm üretmeye çalışan “sol”cularına tekrar kavuşsa..

NUR ERDEM ÖZEREN
09.09.2007