25 Şubat 2007

10 - HRANT DINK

Ne çok seveni varmış meğer Hrant Dink’in... Bilmezmişiz... Öldürülünce öğrendik... Hiç de duymamıştık adını o sevenlerinden...

Kıymete bindi bir anda Hrant Dink... Kıymetsiz bir insandı demiyorum, yorum yapacak kadar tanımıyordum... Ama nedense herkes çok iyi tanıyormuş... Bir benmişim cahil olan...

Ne çok destekçisi varmış fikirlerinin... Meğer ne kadar önemli bir insanmış... Haftalardır “her” haber bülteninde ondan bahsediliyor...

Millet olarak herşeye çok popülist yaklaşıyoruz... Hrant Dink öldürülünce herkesin Hrant olası geldi bir anda... Taksim’e çıkıp öyle bağırınca ne çözüldü? Ne geçti eline bunu yapanların? Ne değişti?

Belki de çok işe yaradı... Çok şey değişti... Gündem daha hızlı değişti... Bu konunun bu kadar uzun süre konuşulmasının, gündemden düşmemesinin başlangıcıydı belki de... Bu sayede başka konular da gündeme gelemedi pek... Ya da arkalarda kaldı...

Ama yine de çok “şekilci” bir davranıştı... “Şeklen” yapılan bir hareketti... Hrant Dink’le ilgili konuşulan bir çok şey gibi... Bir anda sahiplenir olduk... Hrant Dink’i, AGOS gazetesini...

Gerçekten merak ediyorum o zamana kadar oradakilerin kaçı okumuştu AGOS gazetesini... Ya da Hrant Dink’in herhangi bir yazısını... Ya da hadi bırakın hepsini, ölmeden bir gün önce oradaki insanlara Hrant Dink’in fotoğrafı gösterilip kim olduğu sorulsaydı, kaç kişi bilebilecekti? Bütün soruların cevabının “çok az” olduğuna eminim..

Bilgisizliğimizi böyle mi kapatmaya çalışıyoruz acaba? Bilgi sahibi olmadığımız konularda fikir sahibiyiz... Hele hele bizim gibi insanların sayısı fazlaysa çevremizde, daha bir güvenle fikir sahibi olabiliyoruz...

Böyle mi olmalı “Ermeni Meselesi”ne yaklaşımımız... Sesimizi yükseltip bu konudaki duruşumuzu dünyaya göstermek için illa birilerinin öldürülmesi mi gerekiyordu? Bu konuda yapılması gereken lobileri es geçip, kendimizi farklı şekillerde anlatıp açıklamak varken, bu şekilde mi önüne geçeceğiz “Ermeni Meselesi”nin bizim için bir “uluslararası mesele” olmasının?

Tavrımızı sergilemeyi beceremedik dünyaya bu konuda... Şimdi de kendimizi haklı çıkarabilmek için “bakın biz bu konuyu çok ciddiye alıp üzerine gidiyoruz, biz öyle soykırım yapacak bir millet olsak böyle yapar mıyız hiç” demeye çalışıyoruz... Üzerine bu kadar gidilse çözülebilecek onlarca cinayet varken, onların yerine bu cinayeti seçiyoruz... Neden? Çünkü uluslararası arenada açıklarımızı bu cinayetin üzerine giderek kapatmaya çalışıyoruz...

Ama hiç bir işe yaramıyor. Uluslarası ilişkiler böyle yürümüyor çünkü... Her geçen gün daha da batıyoruz bu cinayetin aydınlatılma çalışmalarında da... Her gün yeni birileri karışıyor cinayete... Her gün yeni bir ihmalini öğreniyoruz devletin...

Asıl bu sorunların üzerine gitsek.. Bildiğimiz konuların üzerine gitsek... Bilmediğimiz konularda işkembeden çıkma sloganlarla çözüm üretmeye çalışmasak... “Bilen”lerin araştırılıp üzerinden çalışılmış fikirlerini değerlendirsek... Gündemi amaçsızca değiştirmesek... Sorunlar daha çabuk ve derinden çözülmez mi?

NUR ERDEM ÖZEREN
25.02.2007

Hiç yorum yok: