21 Eylül 2008

68 - Ahlaksızlaşan Türk Toplumu

Biri o taraftan, biri bu taraftan… O mu çalmış, bu mu çalmış? Herkes birbirini suçluyor… Karşı taraf zimmetine para geçirmiş, yolsuzluk yapıyor… Bizim taraf tertemiz…

Son günlerde arka arkaya patlak veren yolsuzluk, usulsüzlük haberlerine bakınca, soruna hepimizin çok farklı ve saldırgan yaklaştığımızı görüyorum…

Bir tarafta Deniz Feneri Derneği, insanların dini duygularını sömürüp, bunları kullanarak yoksullar için para toplayıp, birazını yoksullara, birazını kendine alan, birazıyla da kendi görüşü için yatırım yapan şerefsizler…

Diğer tarafta 19 yıl bir sendikada işçi dostuymuş gibi başkanlık yapan, sonra da lüks arabalar ve lüks yaşamdan vazgeçemeyen, kendine teklif edilen danışmanlığı üniversiteyi bile bitirip bitirmediğini hala bilmediği oğluna bağlatan bir eski başkan…

Dikkat edin… İkisi de “karşı taraf”… Diğer tarafa göre… Taraflarını bir kenara bakalım… Suçlamalara verdikleri cevaplara, açıklamalarına bakalım…

Bayram Meral, açıklamasını yaparken “Ecevit bile danışmanlık yapmış”, “Bilmemkimin oğlu da bilmemnerden maaş alıyor” gibi açıklamalar yapıyor…

Bu onu haklı mı çıkarır? Herkes yapıyor ben de yaptım demek bir milletvekiline yakışıyor mu? Bu mu milletin vekili? Bizi temsil eden kişi? Evet, aynen budur bizim yansımamız…

Diğer taraftaki şerefsiz ve arkadaşları ise, çok net bir şekilde “Bağışları harcadık, özür dileriz” diyebiliyor mahkemede… Bu hakareti kolay kolay kullanmam kimse için, ama bu kelimenin tam anlamıyla şeref-sizlik…

Harcadığı para öyle 300 – 500 milyon falan değil, trilyonlar… Ve bu paranın toplanma amacı yoksullara yardım etmek…

Peki, bütün bunlardan nereye geleceğim… Ahlakımızın nasıl bozulduğuna… Ve bunun Türk toplumunun ne yazık ki her kademesine, her yerine yerleşmesine…

Milletin vekili, gerçekten bu milleti temsil ediyor… O kadar kirlendi ki Türk toplumu… Ve kime sorsanız kendi dürüst, “diğer taraf” hırsız…

Her dönem yolsuzluklarla doluyuz… Belediyeler… Üniversiteler… Okullar… Dernekler… Vakıflar… Devlet daireleri… Şirketler…

Herkes birilerini dolandırıyor… Şirketini… Devletini… Arkadaşlarını… Tanımadığı insanları…

Bizse bununla uğraşmıyoruz… Bunu kimin yaptığını analiz ederken, “karşı taraf” bahanesine sığınıp, dönemin “karşı taraf”ını suçluyoruz…

Ve bu yolsuzlukları sadece siyasetçiler yapıyormuş gibi siyaseti kirletiyoruz… Nerede bürokratlar? O ihalelerin altına imza atan… Her yerde var yolsuzluk… Her “taraf”ta…

3 gün sonra eleştirenler “karşı taraf” oluyor… O dönem başa geçen de yemeye devam ediyor… “Başkası da yaptı, yapıyor” haklı gerekçe oluveriyor icraata geçince…

Toplumun ahlaksızlığını konuşup, buna çözüm bulacağımıza, bunun için uğraşacağımıza, bunu bir malzeme olarak kullanıp karşı tarafı suçluyoruz…

Hırsızlık kavramını birinin cebinden para almaktan ibaret zannediyoruz hala… Binbir çeşidini yaşamamıza rağmen, bunu hırsızlık olarak adlandırıp kınamıyoruz… Haklı sebepler, kulplar buluyoruz…

İçimiz kirlendi artık… Temizlenelim… AKP’ymiş, MHP’ymiş, CHP’ymiş, iktidarmış, muhalefetmiş… Ne fark eder? Hiçbir şey!

Toplum olarak temizlenmeliyiz… Karşı tarafa değil kendimize bakarak…

Dürüstlük artık bir meziyet değil, yıllar öncesi gibi “herkeste olması gereken bir özellik” olmalı yine…

NUR ERDEM ÖZEREN
21.09.2008

Hiç yorum yok: