26 Kasım 2006

05 - Ey Türk Şoförleri! Lütfen soldan gitmeyin...

Başta İstanbul trafiği olmak üzere, Türkiye’nin bir çok yerinde yaşanan trafik sorunlarının temelinde “Türk Şoförleri” olduğunu düşünüyorum. Kendine has kurallarıyla trafiğe renk katan, ve aslında ehliyet alırken hiç bir trafik kuralını öğrenmeden alan “Türk Şoförleri”.

İşimin İstanbul’da olması, ailemin ise Tekirdağ’da yaşaması nedeniyle sık sık gittiğim İstanbul – Tekirdağ arası yolda en sık karşılaştığım sorunu yazdım başlıkta... Bir “sol şerit” ısrarı var bizde... Sanki otobanda herkesin soldan gitmesi gerekiyor... Herkes kendini otobanın en hızlı şoförü sanıyor.

Oysa hızlı gitmek ne kadar trafik ihlaliyse, sol şeritten yavaş gitmek de o kadar trafik ihlali... O da trafiğin akışını bozan bir hareket... Sadece otobanda değil, İstanbul trafiğinde E – 5 veya TEM otoyolunda da sol şerit ısrarı devam ediyor. Şoförler kendini güvende hissediyor sol şeritte. Sadece sağ tarafı kontrol etmek yetiyor o zaman. En sağ şerit, en boş şerit. Sonra da “makas”lar başlıyor. Aslında asıl suç o “makas”ı yapanlarda değil, “sollamak” için kullanılması gereken “sol” şeridi mesken edinip, diğer şoförleri “sağ” şeridi “sağlamak” için kullanmak zorunda bırakan bu kişilerde.. (şimdi herkes benim bir trafik canavarı olduğumu düşünüyor)

Bir de kendinden emin sinyallerle şerit değiştirenler var... Sinyali verince o şeridin kendilerinin olduğunu zannederler... Arkadan gelen var mı, onun hızı önüne “atlanmaya” müsait midir, böyle şeyler onları ilgilendirmez...

Bir başka “yerinde” sinyal kullanımı da, sinyali “dönerken” verenlerden geliyor... Yavaşlar, nereye gideceğini anlayamazsınız, bir anda önünüze atlarken bakarsınız ki o anda sinyal vermiş, bunun da kuralları yerine getirmek olduğunu düşünür...

Herkes kendini yolların tamamının sahibi sanıyor. Yol ortasında yolcu indirip bindirenler buna çok güzel örnek bence... Başta otobüs, minibüs ve taksi şoförleri, yolu kaybetmemek adına, yolun orta yerinde durup yolcu indirip bindirirler... Sadece bir kaç saniye duruyorlar diye de arkadan korna yapana da “İki dakika sabredemiyor musun ...?” diye çıkışırlar...

İstanbul trafiğini zaman zaman kilitleyen bir başka olay da kazalardır... Ama asıl sıkışıklık sebebi kazanın yolu kapaması olmaz çoğu zaman, detayları merak eden, ve kaza mahallinin yanından geçerken yavaşlayıp durumu anlamaya çalışan Türk şoförleridir... Sanki durup kazaya müdahele ediyorlar... Kimse yavaşlayıp bakmasa trafik akıp gidecek aslında...

Bırakın yolda kaza olmasını... Kenara çekmiş ve dörtlülerini yakmış iki araç ya da yine yol kenarında park etmiş bir polis aracı da yeterlidir meraklı Türk şoförünün yavaşlayıp durumu incelemesi için...

Tüm bunların sebebi belli... Şu anda yollarda olan şoförlerin büyük çoğunluğu ehliyet kursuna bir yazılıp belgeleri vermeye, bir de ehliyetin kendisini almaya gittiler... Kimse trafik kurallarını öğrenmeyi düşünmedi bile... Zaten motor bilgisi de gerekmiyor, neredeyse tüm markalar ülkenin her yerine yol yardımı gönderiyor... İlk yardım bilmeye de gerek yok, yakınlardan bir yerden ambulans çağırdık mı, o da tamam...

Bir ayağını debriyajdan yavaşça kaldırırken, diğer ayağını frenden çekip aynı anda yavaşça gaza basabiliyorsan, bir de direksiyonu tuttun mu, bitmiştir şoförlük... Kurslara zaten gidilmiyor, ama bir çok baba da böyle öğretmiyor mu çocuğuna araba kullanmayı... Kaç kişi trafik kurallarını da öğretmeye çalışmıştır bugüne kadar..? Önceki neslin motor bilgisine diyeceğim yok, ama kaç baba ilk yardımı biliyor ki çocuğuna öğretsin...

NUR ERDEM ÖZEREN
26.11.2006

Hiç yorum yok: