21 Aralık 2007

45 - Evlilikler... Boşanmaklar...

Neden bu kadar kolaylaştı artık boşanmak..? Neden arttı bu kadar sayısı..? Önceden anlaşabiliyor muydu insanlar..? Artık çok mu geçimsiz oldu herkes..?

“Modern” kadınlara sorunca bir tane cevabı var.. : “Eskiden annelerimiz para kazanmadıkları için çekiyorlarmış babalarımızı.. Şimdi biz para kazanıyoruz, dolayısıyla kimseyi çekmek zorunda değiliz... Biz özgürüz, biz erkeklere muhtaç değiliz, biz onlarsız da yaşayabiliriz...”

Kadınların son 15 – 20 yıllık hızlı “modernleşme” süreci, evliliğin temelini “para kazanmaya” ve “kendi ayakların üzerinde durabilmeye” dayandırır oldu... Sanki kadınlar sadece bunun için evleniyorlarmışçasına...

Evlilik kurumunun, “hayatı paylaşmak” gibi, “bir aile olmak” gibi, “ortak eser” olan bir “çocuk” sahibi olmak ve onu bir “esermişçesine” “işlemek” gibi, ve benim henüz yaşamadığımdan bilmediğim daha bir çok “manevi” ve “duygusal” güzelliği yokmuş gibi düşünülür oldu.. Tek dert ve dayanak para kazanabiliyor olmak!

Peki ne oluyor para kazanabiliyor olup kendi ayakların üzerinde durunca..? O zaman “ihtiyac”ın olmuyor mu bir “hayat arkadaşı”na..? Kendini kanıtlamış mı oluyorsun “çevrene” ve “kendine”..? Haykırıyor musun dünyaya, “bak gördün mü ben bir erkeksiz de yaşayabiliyorum” diye..? Artık daha mı güçlü olabiliyorsun..?

Bekar yaşamak bu kadar güzel mi..? Yoksa “diğeri” daha mı “çekilir ve katlanabilir” olacak sizce..? Yılların geçmesini beklemeyin “her erkek (kadın) aynı” ya da “ben bu erkekleri (kadınları) anlayamıyorum” demek için... Benim bu yazdığım yazıda da, kadın – erkek ilişkilerine değinen yazılardaki diğer bazı genellemelerde de, şarkı sözlerinde de görebilirsiniz bunu... “Herkes”in ilişkilerinde yaşadığı “sıkıntılar” aynı...

Şu bir gerçek ki, “ilişkiyi kurtarmaya evlilik”, “evliliği kurtarmaya ise çocuk” yetmiyor.. Sorun “bakış açısı”nda... Hiçbir arkadaşımızla, akrabalarımızla, hatta annemizle ve babamızla bile mükemmel bir ilişkimiz yokken, nasıl oluyor da bu kadar “mükemmeliyet” bekliyoruz ilişkilerimizde..?

Neden “beklenti”mizi yükseltiyoruz da, sonra o beklentileri “karşılayamadı” diye mutsuz oluyoruz..? Daha doğrusu bu “memnuniyetsizlik” ayrılığa götürüyor..

İnsanların “huy”ları değişmiyor.. Evlenince de.. Çocuk sahibi olunca da.. Ya da bunlar daha sıkı bağlamıyor.. Rahatsız olduğumuz şey her neyse, o daha “başlarken” vardı.. Ama biz “görmek istemiyorduk”.. Artık görmeye başlayınca da, “kabullenmeyi” seçmiyoruz sadece..

Ama bilmem yanlış mı gördüm, ben hiç kabullenmeyen ve boşanmak isteyen “erkek” görmedim.. “Nedense” erkekler herşeye rağmen ilişkiyi yürütmeye çalışan, “boşanmayı” gereksiz gören taraflar.. Hep kadınlar istiyormuş gibi geliyor bana “boşanmayı”..

Kadınların bu yıllardır “özlenen ve beklenen” özgürlük isteği, “bağlanmışlık” hissinin patlayacağı günü bekletiyor sanırım artık.. Belli konularda eşit şartlara sahip olmaya başlayınca demek ki böyle davranacakmış kadınlar... Bütün dert “özgür” olmaya dayalıymış..

Erkeklerin yıllardır her konuda “özgür” oldukları için ve hayatlarını zaten “özgürce” yaşadıkları için “boşanma” gereği duymadığını düşünen kadınlar, neden “eşit şartlara sahip olunca” aynı şekilde davranmıyorlar da tam tersi bir davranışla “bekar”lığı ya da “boşanmayı” “özgürlük” sanıyorlar..?

Hayat mücadelesinin artık çok daha ağır olduğu kesin... O yüzdendir ki artık tek kişinin çalışması yetmiyor.. Bir evde iki kişinin çalışmasına alışamadı bizim “evlilik”lerimiz henüz.. Bu “ayaklar üzerinde durabiliyor” olma ve “maddi olarak özgür” olma durumu bence “aile” denen kurumu artık her geçen gün yok ediyor ne yazık ki..

NUR ERDEM ÖZEREN
21.12.2007

1 yorum:

Adsız dedi ki...

İlişkiler belli evrelerden geçen yaşanmışlıklar sanki..yaşanırlıklar yada..
Sadece kadın ve erkek ilişkisi olarak düşündüğüne..Sadece bir kadın ve bir erkek olarak baktığında ilişkiye, birlikteliğe, yaşanılana..Ayrılık "hüzün" kelimesi oluveriyor bir anda..
Daha doğrusu birliktelik evlilik..dolayısı ile aile olduğunda..
İki insan düşünelim..Birbirleri ile çok eğleniyor..çok keyif alıyor..beraber zaman geçirmeyi tercih ediyor..cinsiyetleri önemli değil..buna iki kadın..iki erkek..bir kadın bir erkek diyelim..
Belki zaman aşımı..belki ortak paylaşımların azalması..belki yitirilenler..onları ayırsın..başka yerlere sürüklesin.. Ve dahada önemlisi ikiside istesin bu ayrılığı..gidişi..birbirisiz olmayı..
"Güzeldi bitti" cümlesine söylenebilecek ne söz var? "güzeldi ama artık değil" cümlesine?
Kadınların "ekomomik özgürlük"lerinin olması..boşanmaların bu duruma gelmesinde etkendir..doğrudur..Etkendir çünkü eskiden,bitmiş..yitirilmişliklere rağmen devam ettirilen birliktelikler..artık "zorunda" değil..
Erkekler neden boşanmayı..ayrılığı bu kadar "gerekli" görmüyor?
Bir çok sebebi olabilir..
Mesela onlar zaten eskidende katlanamayacak durumda olduklarında, ciddi bir sorun olan.."ben şimdi ne yapacağım..nasıl geçineceğim..eskiden beni karım finanse ederdi..şimdi kim edecek" kaygısı yaşamıyorlardı..şimdide yaşamıyorlar..
Yada toplumun doğal getirisi olan.."boşanmış çapkın rahat erkek" ve "boşanmış" daha doğrusu " dul, zavallı, yalnız, aç kadın" olgusu...
İşte "ekonomik özgürlük" bunları bi bakıma ortadan kaldıran..Kadınlarında artık...araç olmaktan çıkmış amaç haline gelmiş(zamanın getirisi olarak) paranın ellerinde olabilme şansından..daha özgür..daha mantıklı..daha geniş..daha kapsamlı..daha rahat..daha güvenli bakabilmelerini sağlıyor hayata..
Belkide buna..Kadınların "artık" kendilerini..birer BİREY olarak algılayabilmeleri demeliyiz..