18 Ocak 2009

84 - Siyaset Askerden ve Hukuktan Öç mü Alıyor?

Çok ağır ve iddialı bir başlık sanırım… Bu kurumları birbirinin düşmanı gibi gösteren… Ben öyle olmadığını, öyle olmaması gerektiğini düşünüyorum, birbiriyle etkileşim ve uyum içinde çalışması gerekiyor, ama yıllarca hep farklı “taraf”larda oldular bugüne kadar ve son günlerin fotoğrafı da aynı gibi geliyor bana…

Ne demek istiyorum? Geçmiş yıllarda, askerler yönetime el koyduklarında “eski” siyasetçileri kelepçeleyip, yargılamadan önce, yargılamaya götürürken, kötü muamelede bulundular… Toplum nezdinde önemli olan, değerli olan şahısları, siyasetçileri, kelepçeleyip yargılamaya götürdüler…

Bugün Sabih KANADOĞLU için söylenen “saygın bir kişi” olması nedeniyle bu davranışın yanlış olduğu fikrini hiçe sayarak, o günün “saygın” siyasetçilerine “saygın değilmişler gibi” davrandılar…

Şimdi aynı muamele, bir zamanların paşalarına yapılıyor… Her ikisi de yanlış bence… Çağırdığınızda gelecek birini, kaçak olmayan birini, suçluluğu netleşmemiş birini, kesin suçlu gibi davranarak, gecenin bir yarısı, apar topar evinden alıp götürmek, yapılan muamele, her kime yapılırsa yapılsın yanlış…

Ama mademki siyasi bu soruşturma, o zaman ben de bunu “siyasetin askerden öç alması” olarak değerlendiriyorum…

Ya da hukukçuların hukuk önünde siyasetçilere yıllardır davranışlarına, düşmanmış gibi sorgulamalarına, memlekete hep kötülük yapmışlar gibi davranılmalarına karşılık, hukuktan öç alıyor belki de…

Ben bu tip soruşturmaların siyasi olduğuna inanamıyorum, inanmak da istemiyorum… Hukuka olan güvenimi kaybetmek istemiyorum… Ama bu soruşturmayı takip eden herkes bunun resmen siyaseten yönetilen bir soruşturma olduğunu düşünüyor ve sadece bu düşünce bile yeterli bir delil halkın hukuka güvenmediğini gösteren… Hukuk değil siyasetin yönettiği bir soruşturma…

Eğer soruşturma ve hukuk üzerinde şaibeler olmasaydı, bu soruşturma “herkesin yargılanabildiği” gerçeği ve dokunulmazlıkların konuşulması için bir ortam oluşturacaktı…

Asker, hukukçu, bürokrat, siyasetçi fark etmeden “herkesin yargılanabildiği” düşüncesinin kanıtı olacaktı… Bence bu soruşturmanın en önemli kazancı bu… Herkes yargılanabiliyor artık bu ülkede… Eski paşalar da, eski başsavcılar da, eski siyasetçiler de…

Soruşturmanın içeriği tartışılamıyor hale geliyor soruşturma şeklinin konuşulmasından… Onu bir kenara bırakırsak, bariz bir “derin devlet” organizasyonunu görebiliyoruz… Zaten yıllardır konuşulan, tahmin edilen birçok “derin” konu, şimdi açık açık konuşuluyor…

Tuncay GÜNEY’in ruh sağlığının bozuk olduğu bariz, ancak yine de söylediği şeylerin araştırılmasına engel değil bu… Onun söyledikleri ile kimse tutuklanamaz tabi ki, ancak hakkında soruşturma yapılmaya başlanması için bir vesile olabilir, nitekim olmalı da…

O kadar “taraflı” bakıyor ki herkes bu soruşturmaya, Susurluk’ta üzerine gidilmesine “destek” olanlar, belki de bariz ilişkili olan Ergenekon’a “karşı” tavır sergiliyor…

Devleti ele geçirmek ile hükümeti devirmek arasındaki kalın çizginin farkını ayırt edemiyoruz hala… Biri suç, diğeri değil… Ama hükümeti devirme şekli önemli… Onu da doğru yöntemlerle beceremeyenler, kendi yöntemlerini deniyorlar… Bu da doğal olarak suç teşkil ediyor…

Hükümeti devirmek için bir araya gelenler, bir süre sonra devleti devirmeye yöneliveriyorlar belki de istemeden…

Ha bir de telefon dinlenmesi durumu var… Son olarak aklıma gelen… Beni 7 – 24 dinleyebilirler… Korkacak hiçbir şeyim yok… Sizin var mı dinlenmekten korkuyorsunuz?

NUR ERDEM ÖZEREN
18.01.2009

Hiç yorum yok: