8 Nisan 2009

94 - Yerel Seçim İzlenimleri – 4 – Yerelleştirilmiş Genel Seçim ve Kazananlar

Yerel seçim sonuçlarının sosyal yorumundan sonra, siyasal olarak ikiye bölüp yorumlamak daha doğru… Biri gerçekten yereldeki sonuçları değerlendirerek, diğeri ise ulusal sonuçları değerlendirerek…

Yerel seçimimiz pek de öyle yerel olmadı aslında… Son 15 – 20 yılda tüm partiler artık neredeyse tüm adaylarını merkezden belirlemeye alıştırdı toplumu ve siyasileri… Aşama aşama öyle alıştık ki buna, artık ön seçimi tamamen unuttu herkes, öyle bir talep bile kalmadı kimsede…

Ve işte bunun en bariz sonuçlarını da artık seçimlerde yaşamaya başladık… Aslında yerel gibi gözüken seçim, tamamen bir genel seçim havasında, liderler yarışı olarak geçti…

Ulusal medyada çıkan lider ve partinin var olduğu, ulusal medyada çıkmayanın tamamen hiçe sayıldığı bir seçim… Adayların genellikle kim olduklarının bir öneminin olmadığı, sadece bir şeye destek ya da tepki amaçlı bir partinin seçilip oy kullanılan bir seçim…

Mesela geçen seçimlerde, 2004’te bir AKP rüzgarı vardı, AKP dedi ki ceketimi koysam seçilir, adayın ismine bakmaksızın adaylar koyup seçtirdi…

Bu seçimde de vatandaş bu adayların bazılarından kurtulmak için AKP’ye ters esen rüzgarda kendine alternatif aradı, açtı evde televizyonu, baktı kim AKP’nin alternatifi diye, adayına, o adayın şehre yapabileceklerine, projelerine bakmadan, gitti oyunu verdi, AKP’den kurtuldu…

Peki başka kimler kazandı bu seçimde? Şehrine ya da ilçesine yatırım yapan, yaptıran, sevilen başkan adayları tekrar aday oldular… Yine seçildiler… Bazıları belki hiçbir şey yapmamıştı, ama sadece halkın arasında gezip halkın sevgisini kazanmıştı…

Mesela Mustafa SARIGÜL… 2 yıl içerisinde Belediye Başkanlığı’nı bırakacağını bağıra bağıra anlatsa da her yerde, “Şişlililerin Gururu” olduğu için yine seçildi…

Ya da mesela Yılmaz BÜYÜKERŞEN… Ne yaptığından daha çok, ulusal basında adı çıkan, kendi adı çıktıkça Eskişehir’in de adını çıkarttıran Başkan olarak “Eskişehir’in Gururu” oldu, vatandaşı da ona sahip çıktı…

Tabi bu isimlerin partileri falan kimsenin umurunda değildi… CHP mi DSP mi, kimsenin umurunda değildi… Ya da Aytaç Durak’ın CHP – MHP gibi iki uç parti arası transferini kimse yadırgamadı…

Bence burada asıl takdiri Şanlıurfa’da FAKIBABA hak ediyor… Bağımsız çıkma cesaretinden dolayı…

Seçmen bir ders de Kocaeli’de Sefa SİRMEN ile verdi… “Sen yarı yolda bırakıp gidersen şehrini, sana olan destek ve sevgi azalır sayın Başkan… Burayı “Büyükşehir” yapan adam da olsan…” dedi vatandaş SİRMEN’e…

En büyük ikinci istisnayı ise Demokrat Parti’nin tek başkanı Yalova Belediye Başkanı Yakup KOÇAL yaptı… Aileden, hatta sülaleden siyasetçi olduğu için… Amcası 2 dönem, kendi de 1 dönem daha önce başkanlık yaptığı için… Ve “bir yıldır” kapı kapı gezdiği için…

Önce ona inananları arttırdı… İnananlar arttıkça, inandırdıkları da arttı… Galibiyet inanmakla geldi… İnsanlar kazanacağına inanmadığına oy vermedi…

Yukarıdaki gibi istisna olup markalaşmış isimler dışında, seçmen sadece ilçelerde isimlere oy verdi, şehir merkezlerinde ise partilere… Ama o partinin ideolojisine falan değil… Durduğu “taraf”a… AKP yanlısı veya karşıtı olmasına göre…

Ama eminim bir çok yerde “aday”lara bakmadan oy vermenin sıkıntısı çekilecek bu dönem... Transferler dönemi de olacak…

NUR ERDEM ÖZEREN
08.04.2009

Hiç yorum yok: