13 Eylül 2009

110 - ÖSS Birincisi, Hayat Sonuncusu – 2

ÖSS’nin puansal sonuçları açıklandıktan hemen sonra bir yazı yazmıştım bu başlıkla… İlk yarısı cemaatin eğitim sistemine kattıklarını ve aldıklarını eleştiren… İkinci yarısı gençlerin sınavı gereksiz yere büyütmesini ele alan…

Şimdi tam da zamanıyken, herkes üniversitelerine yerleştirilmişken, üzerinden geçen zamanlar ikinci ve üçüncü yazıları yazıyorum… O kadar uzun ki yazacaklarım, bir tane daha da yetmiyor…

Facebook’ta yorum yapan arkadaşlarıma cevap vermeyi düşündüm, ama söyleyecek o kadar çok şey vardı ki, ikinci ve üçüncü yazılar daha doğru bir karardı bence… Tek tek cevaben bir yazıyla…

Önce FEM dershanesinin, mensubu olduğu grubun, diğer eğitim kurumlarının ve namı diğer “cemaat”in yaptıkları ve yapmak istedikleri ile ilgili yanlış anlaşılmaları düzeltelim… İkinci yazıda ise sistemle ilgili görüşlerimi yazacağım…

ÖSS birincisini Urfa’nın bir köyünden getirmişler, 8 aydır da ailesini görmüyormuş… Okulunun yurdunda kalıyor… Eğitim alıyor…

Ailenin yanından çıkıp 8 ay hiç görmemeye değecek şeyler değil bunlar… Bir sınav uğruna hayattan ve 18 yaşından vazgeçmeye değmez…

Ben o çocukların köylerinde kalmaları ve çoban olmaları daha doğru demiyorum… Daha önce de söyledim… Urfa’da da okuyup “hayatta” başarılı olan örnekler de var…

Ben bu başarılar geçici ve değersiz diyorum… Hatta başarı bile değil hayatta… Bunu 25 yaş üstü herkes çok iyi biliyor… Ki buna ikinci yazıda daha çok değineceğim…

O çocuğa sadece ot ot ders çalışmak öğretiliyor, insan olmak değil… Asıl mesele burada… İyi bir insan olmak öğretiliyor belki de, o öğretilirken hayatın dersten itibaren olduğu gösteriliyor… Ya da insan olacaksa da dinibütün insan yetiştiriliyor… Kendi kararı olmaksızın…

Hoş, ben çok daha rahat, modernlik adı altında ipin ucu kaçmış yetiştirilmesine daha karşıyım ama bu da en az onun kadar tehlikeli…

Çünkü amaç çok belli… Cemaate hizmet edecek, vefa duygusu ile donanmış bireyler… Sen istersen çekip gidebilirsin, ama öyle çok iyiliği dokunuyor ki sistemin sana, ve öyle bir vefa duygusu ile yetişiyorsun ki, zaten sistemin içinde kalıyorsun…

Tekrar söylüyorum, helal olsun bu sistemi kurup tıkır tıkır işlettirdikleri için… Helal olsun yatırımı eğitime yaptıkları için…

Bu kadar gence ulaşabilen başka bir oluşum olmayışını ayrıca takdir ediyorum, yapmayan diğer tüm kurumları da eleştiriyorum, ortamı boş bıraktıkları için…

Evet yaptıkları işte bir numaralar, hem de dünyada… Dünyanın en büyük sivil toplum örgütlenmesi olduğu konuşuluyor…

Belki de bu yüzden, sıkıntı şu ki, kimse artık hakkında konuşamıyor… Bu gücün karşısında durmak, karşısında olmak istemiyor kimse… Bir genç Facebook’ta grup açıyor “GÜLEN’in gerçek yüzü” diye, kimse üye olmuyor…

Sırf bu gücün içinde yer almak için yeni cemaatçi olanlara yine diyecek hiçbir şey yok… Krizden çıkmanın bir numaralı yöntemi diye yazmıştım birkaç ay önce… İşte taktik… Cemaatin yeni üyeleri… Herkesi bir dinibütünlük sarıyor…

Gençlerin sistem yüzünden bu oluşumlarla yüz yüze kalması görüşüne ise hiç katılamıyorum… Kimse seni zorla almıyor oraya… Ne cemaat zorluyor seni, ne diğerleri…

Mecbur değilsen girmezsin… Hep yoksulluk, hep sistem suçlu… O yüzden PKK’lı olunur… O yüzden aşırı dinci olunur… Katılmıyorum… Katılamıyorum… Parasızlıktan, destek olan neresi olursa oraya kaymak zorunda değil kimse… Şerefiyle yaşamaya devam eden onlarca yoksula da, o çocuklara yıllarca yatırım yapanlara da hakaret oluyor bence bu yaklaşım…

NUR ERDEM ÖZEREN

13.09.2009

3 yorum:

Adsız dedi ki...

Vefa duygusu yaratılmıyor aslında, çaresizlik, vicdani bir baskı yaratılıyor. Ve o kadar tacizkar ki bazen... Bilen biliyor, yaşayan yaşadığı ile kalıyor ne yazık ki.

Buraya bunları yazarken bile şüphe duyabiliyorum. Facebook'taki grubu destek vermeyen birçok kişide bunu hissediyor. Aslında korkmamak gerek, değil mi?

Yatırımı bu "korku imparatorluğu"'na yapmak yerine keşke eğitime yapsalardı. O zaman "vefa"'dan bahsediline bilirdi belkide...

Buğra dedi ki...

Ben de bir zamanlar bu sistemin içinde olan bir birey olarak düşüncelerimi paylaşmak istedim. Evet bu insanlar -ki kendilerine söylenecek olsa biz öyle bir şey yapmadık diyerek savunmaya geçerler- kişilerin dini duygularını belki de farkında olmadan sömürmektedirler. Vefa duygusu yerleştirmeye çalıştıkları doğrudur ve bunu da öğrencilerini çaresiz bırakıp onlara çare olarak yapmaya çalışırlar. Gülen birçokları için haşa peygamber gibidir. Bunu da o gencecik beyinlere empoze etme gayretindedirler. Fakat yine de eğitime destek verdikleri ve Türkiye'nin adını dünyanın bizim bile adını bilmediğimiz ülkelerinin vatandaşlarına öğrettikleri için minnettarlığımı gizleyemem. Ama işin içine para girmeye başladığından beri bütün bu iyi niyetleri farklı bir hal almaya başladı ve bu durumdan kurumun başı da haberdar sokaktaki vatandaş da. Yazıyı beğenmeme rağmen sana ufak da olsa bir sitemde bulunmak geliyor Erdem abi içimden. Çünkü ben bu başlığa tıkladığım zaman Fatih Eğitim Kurumları'nın işleyiş tarzını eleştirmeni değil ÖSS ve sonrası ile ilgili hayat tecrübelerini paylaşmanı bekliyordum. Neyse sağlık olsun yine de ellerine sağlık.

Nur Erdem Özeren dedi ki...

Buğra kardeşim,
O dediğini yaptığım çok yazım var benim...
"Sosyal" etiketinin altında diğerlerini de incelersen görürsün...
Hatta bu başlığın diğer yazılarını...
Bir de sen hangi Buğra'sın?