Çakma Cemaatçiler…
Hızımı
almışken bırakmadım elimden klavyeyi… Aylardır kendimce analiz ettiğim bu konu
hakkında yazmadan bırakamadım…
Ne
çıkarcı bir millet olduğumuzu hayretle izliyorum aylardır…
AKP’li
olmak başka şey, “yalandan”, “çakma cemaatçi” olmak başka şey benim gözümde…
İnsanların
fikirleri ve yaşam biçimleri meğer ne kolay değişiyormuş… muş muş…
AKP
içinde onlarca “cemaatçi olmayan” “siyaset yapan” insan var ve saygıyla
karşılıyorum onları… Çıkarı ön planda değilse… Ama bu “çakma cemaatçiler” çok
tehlikeli bence…
Artık
insanlar “The Cemaat”i konuşabiliyorlar… Kamu kurumlarına, polise, hukuk
sistemine, eğitim sektörüne, hatta askere sızmış olan “The Cemaat”, ülkemizi
yönetiyor ve kararları veriyor… Bilmeyen yok, inkar eden var yarım ağız…
Burada
kısaca geçeceğim, Ahmet HAKAN bir yazı yazmıştı cemaat ile ilgili, “miş” diyerek
cemaat hakkında yazılanları listelemişti… Babama sordum okudun mu diye, ilk
satırları okurken… Son cümleyi oku dedi ve hevesim kursağımda kaldı… Şöyle
diyordu sonunda yazının: “Peki Recep Tayyip ERDOĞAN istemese tüm bunları
yapabilir mi cemaat?”… Özettir… Tayyip ERDOĞAN’ı en çok eleştirdiğim konudur…
Konumuza
dönelim; “çakma cemaatçilere”… Onlar, cemaatin hükümet ve dolayısıyla devlet ve
dolayısıyla ihale vb devlet daireleri destekli ticaret ve dolayısıyla ticaret
ve dolayısıyla para kazanmanın önündeki yolları tuttuğunu gören “AKILLI” ticaret
adamları…
Onlar,
ticaretleri daha rahat yürüsün diye bir anda beş vakit namaza başlayan, imana
gel“miş gibi” yapanlar…
Onlar,
yıllardır cemaatin içinde olan gerçek “dinibütün” büyüklerimden değiller, ben
onlara saygı duyuyorum…
Onlar,
çıkarları için cemaate giren, yarın başka bir “güç” iktidar olunca ona girecek
olan, zaten dün de çocuklarına “Devrim, Ata vb” gibi isimler koyanlar…
Öyle
olmayan, gerçekten din adına, iyilik yapmak adına cemaat içinde bulunan ve
kendi dinini yaşayan büyüklerime de kızmıyor değilim, cemaate para verecek diye
kadın ticareti yapanları bile baş tacı yaptıkları için… Ama bana düşmez tabi…
Çakma
cemaatçiler, günün adamı, her devrin adamı olmayı seviyorlar… Sıkıntı şu ki,
toplum nezdinde de yadırganmıyorlar… Artık…
Onlar
“the cemaat”le tanışana kadar, kadınlı kızlı gece alemleri, alkollü sigaralı
kafa dağıtma organizasyonlarının müdavimidirler…
Aslında
şimdi bıraksan, yurt dışında kimsenin görmeyeceği yerlere götürüp salsan, bir
sürü badem bıyıklı çakma cemaatçi, alkollü kadınlı kızlı alemlerde büyük bir
zevkle unuturlar cemaati… Kapalı kapılar ardında zaten unuttuklarına eminim ya,
ayrı…
Görüntüde
dinle tanışmış gibi gözüken bu çakma cemaatçilerin bir kısmı da, Perşembe
akşamında sosyal medyada Cuma’yı mübareklerler… Reklamı da severler… Çünkü
içinde yaşadığı dini yoktur onların, dışlarında yaşarlar…
E
tabi haykırmaları lazımdır cemaate yakın olduklarını, yoksa nasıl
desteklenecekler…
Çakma
cemaatçiler, yeni iş çevreleri ile sıcak ilişki içine girdikçe yeni dillerine
de adapte olurlar, “Allah’a şükür”, “Allah razı olsun”, “Eyvallah”ı dillerinden
düşürmezler…
Dedim
ya, asıl sıkıntı, onlar “göstermek zorunda” hissederler kendilerini… Çünkü
onların dinleri “Allah’la aralarında” değil, ticaret yapmak için kendilerini
göstermek istedikleri cemaatteki çevreleri ve onlar arasındadır… “Göstermelik”…
Artık
“dokunulmaz”dırlar… Cemaate bu ülkede dokunulamaz, dokunan yanar diye düşünürler…
Haklılar da ne yazık ki…
Hem
gerçek hem çakma cemaatçilere hatırlatma olsun… “İş’in ehline teslimi” prensibi
vardı o cemaatte eskiden… Siz unuttunuz, unutturdunuz… “Bizden olsun taştan
olsun” prensibi ile…
NUR ERDEM ÖZEREN
29.04.2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder