9 Ağustos 2008

62 - Tatil Eğlencesi Anlayışı

Uzun zamandır düşünüyordum bu konu hakkında yazı yazmak için… Şimdi tam da kendi tatilimin ortasında, birebir bütün bunları yaşayıp gözlemlerken yazmak geldi içimden, alamadım eleştirel bakmaktan kendimi…

Özellikle üniversiteli gençlerin, biraz da 30 üstüne kayan yaşlardaki işsizlerin ya da işi bir yandan akarken işinin başında durmayanların eğlence anlayışı ve bu sektörde göze çarpmayan bazı detaylar…

İlk tatil şekli, seks turizmi üzerine kurulmuş olan… Antalya’da, Alanya’da, Kemer’de, Marmaris’te, Bodrum’da ve diğer bazı tatil yörelerinde, sekse aç, belki işsiz, en fazla lise mezunu yurdum erkeği ile sanki sırf bunun için gelmişçesine davranan turistimin eğlencesi…

Gece boyunca bir kelime edemeyecek kadar iletişim kurmaktan yoksun şekilde, tarzanca hareketlerle, karşılıklı danslarla başlayan; gece ortalarında vücut vücuda dans etmeyle devam eden, gecenin sonlarına doğru köpük banyosu ile perçinlenen ve aslında sonu en başından belli olan eğlence şekli… Tek derdin her iki taraf için tatil sonu skoru olduğu... Ama bazen de seksin verdiği dayanılmaz cazibeye kapılıp âşık olduğunu sanıp evlenme hayalleri kurmalar… Ve borçlar için bile bulunamazken, bu yolda harcanan paralar…

Kendinizi oraya ait hissedemiyorsunuz… Bunun bir eğlence şekli olduğuna ve o insanların müziği eğlenmek için kullandıklarına inanamıyorsunuz… Zaten öyle bir şey de yok…

Vücutlarını gizemden yoksun sergileyen kadınlar, erkeklik asaletinden uzak davranışlarla saldırgan adamlar, dans ederek para kazandığı varsayılan ama estetikten yoksun, vücut sergilemesi, teşhir ve tahrik üzerine kurulu hareketler yapan dansçılar…

Bunları izledikçe karşı cinsi beğenme hissinizi kaybediyorsunuz… İlişki denen şeyin bu kadar ayağa düşmesi…

Diğer tarafta Bodrum – Çeşme eğlencesi… Henüz sakalı çıkmamış çocukların, vücutları yeni olgunlaşan kızların, ailelerinden aldıkları, nasıl kazanıldığını bilmedikleri için nasıl harcanması gerektiğini de bilmeden, sınır koymayıp suyunu çıkardıkları eğlence şekli…

İçki içmenin, sigara içmenin “şekil yapma”nın bir parçası olarak algılandığı, “masaya şişe açmak” kavramıyla hava atılıp zenginlik ve statü yarışının yapıldığı, aslında tek statü kaynağı bu olan insanların sığındığı eğlence şekli…

Kendi paralarını kazanmayan ve ailesinin parasıyla hava atmaya alıştırılmış gençler… “Bilmemkimin oğlu” olduğu için hürmet gösterilip el pençe divan durulan gençler… Bu nedenle “kafa masa” ya da “stand” tahsis edilen…

Bazen onlara eşlik eden 30’luk “abi”ler… Masada oturup sadece içki içen, asıl derdi bambaşka şeyler olan… Hesap ödememekten gocunmayan, bunu kendini satmaktan farklı zanneden genç kızlar, hatta bazen erkekler… “Aşk”ların indirimde olduğu zamanlar… Daha kolay aşık olunabilen…

Erkeklerin “loca”, “masa” ya da “stand” yaptırıp, “şişe açıp”, eğlenmek ve dans etmek yerine “şekil yapıp” sadece içip etrafına baktığı, yanlarındaki kızların da “o erkeklerin” yanında olmaktan gurur duyup yanlarında olmanın verdiği hava atma isteğiyle abartılı eğlenip dans etme hareketleri… Ve erkeklerin buna rağmen cool tavırlarından bir şey kaybetmedikleri…

Herkesin bakışlarının çarpıştığı, kızların içine düşercesine baktığı erkeği terslemekle haz aldığı, erkeklerin gece boyu bakıp cesaretsizlikle yalnız bitirdiği geceler ve artık akşamüstü yapılan “happy hour beach party”ler… Akşamüstü 5’te içilmeye başlanan içkiler...

Mekân işletmecileriyle, şeflerle, çalışanlarla kurulan dönemlik “arkadaşlık”lar… Sadece hesap indirimi ve bahşiş üzerine perçinlenen “dostluk”lar… Çalışanın bir haftada kazandığını 3 saatte harcayanla kurduğu muhteşem yakınlık… Başka yerde bulamazsınız…

Yanı başında ise bambaşka hayatlar… Doğu’dan gelip yıllar önce Bodrum’a yerleşen bir ailenin 5 çocuğundan biri olan Tarık’ın, insanlar eğlenirken buzlu badem satmak için çalışanlarla arkadaş olduğu, annesinin ise bembeyaz ve tertemiz kıyafetlerini görüp “neden beyaz?” diye sorduğunuzda verdiği “biz yiyecek satıyoruz, temiz olmamız lazım” bilincine sahip oluşuna şaşırışımız…

Bademlerini satın alan gençlerin ne kadar bu bilince sahip olduğunu sorgulayışımız... Artık hepsi birer üniversite öğrencisi… “Satın aldıkları” birer diplomaları olacak… Ne kadar “eğitilerek” mezun olacakları ise “Allah kerim”…

Sanırım çok ağır oldu, ama buralarda tatil şekli bu… Ve bu neslin bir kesiminde… Gençlerimizi çok iyi eğitiyoruz… Yolumuz çok açık…

NUR ERDEM ÖZEREN
07.08.2008

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Beyazlar içindeki tarık'ın annesinin "yiyecek satıyoruz biz temiz olmalıyız" bilinci beni o aksamda aglatmıstı simdi de aglatıyor, 50 adım ileride nasil kazanıldıgını bilmedikleri parayı nasıl harcayacaklarını da bilemediklerinden o bilinçte olamayacaklar...
Ne yazık...