13 Aralık 2008

79 - Büyüyorum…

Az önce kuzenim yatarken yanıma çağırmak geldi içimden… Yatmadan önce öpmek için… Sonra bir anda geçmişe gittim…

Yıllar önce… İlkokuldayken… Her gece yatmadan gidip babamı öperdim… “İyi geceler…” deyip… Sonra da annem yatağıma kadar gelir, beni yatırır, üstümü örter, beni öper, ışığı kapatıp çıkardı…

Huzurla uykuya dalardım… Sorumluluklarım, yapmak istediklerim, yapmam gerekenler yoktu…

Zaman geçti… Ergenliğe girdiğim dönemlerde bir kavgada bir gece babamı öpmeden gittim yatağa… Sadece uzaktan “İyi geceler…” diyerek… Öyle kaldı… Annem yine aynıydı…

O zamanlara kadar, her gün okula giderken, evden her çıkışımda annem camdan bakar, sabahları ben gözden kaybolana kadar orada olurdu… Arkama bakmasam da beni izlediğini bilerek yol alırdım…

Ne zaman çıksam yukarıdan baktığını bilirdim camı açıp… Her çıkışımda bakardım yukarı… Hala da öyle yapıyorum… Ve hala orada oluyor…

Zaman geçti yine… Ergenliğin sonları, gençliğe adım dönemleri… Araba sevdasının başladığı, ehliyet alma zamanının geldiği dönemler… Bir başka kuşak kavgası…

Ve artık geceleri yatarken “iyi geceler…” bile demiyordum… Öyle kaldı…

Zaman yine geçti… Artık annem de geceleri yatarken yanaklarımdan öpmez oldu… Odaya kadar gelip, yatağa yatınca üzerimi örtüp, kafamı öpüp gidiyordu…

Artık sadece hafta sonları, bazen bir, bazen iki gece aynı evde yatıyor, aynı evde uyanıyordum…

Hayat İstanbul’da devam ediyordu… Sorumluluklar hat safhada, büyümenin bir numaralı göstergesi…

Her hafta sonu “çocuk” oluyorum hala bir yandan… Yine ailemle aynı evde yatıyorum yatağa haftada iki gece… Ama aynı sorumluluklarla… Yastığa kafamı koyduğumda, çocuk halimle, huzurlu uyumak çok geride kaldı…

Yorgunluktan ölmedikçe, kafamda düşüncelerle, yapmak istediklerimle, hayallerimle, yapmam gerekenlerle yatıyorum yatakta… Bazen dakikalar sonra, bazen saatler belki de… Uyuyorum… Sızana kadar beynim çalışıyor…

Her sabah kalktığımda yapılması gereken onlarca şeyin bilinciyle, yatak beni içine çekiyor… Çıkarmak istemiyor…

Yaşıtlarım evleniyor… Anne oluyor… Baba oluyor… Yıllarca “yaşlı” diye düşündüğüm yaşlarda annemle babam… 49… 55…

Artık kucaklarına sığacak kadar küçük değilim… İstedikleri zaman istedikleri yerde öpebilecek kadar da…

Her gece gidip öpecek kadar “çocuk” hissedemiyorum… O kadar “saf” ve “temiz” değil artık dünya… İlişkiler… Hayat…

Onlar da beni oraya koyamıyor artık… Kocaman adamım artık… Babamın beni kucağına aldığı yaştayım… Annemin beni ilkokula götürdüğü yaşta…

Onlar çocuk yerine koysa, ben kızıyorum… Ben çocuk gibi davranmak istesem, olmuyor…

Böyle böyle uzaklaşıyor anne – baba ile çocuklar… Büyüdükçe…

Huzurlu, saf, temiz, sorumsuz, basit, çevresi dar, az insanlı, yaşanmışlıkların az olduğu yaşlar geride kaldı…

Her geçen gün birbirini kıracak yeni şeyler yaşatıyor hayat… Silmeye çalışsan da silinmeyen yaralarla… Derin yaralarla yaşamaya devam ediyoruz…

Büyüyorum… Durduramıyorum… Hayat devam ediyor…

NUR ERDEM ÖZEREN
13.12.2008

Hiç yorum yok: