9 Ekim 2007

37 - Ali... Mehmet... cik...

Siz 20 yaşın aslında ne kadar küçük bir yaş olduğunu biliyor musunuz? Küçükken “asker abi”ydi onlar benim için.. Şimdi ise çok iyi biliyorum ki kardeşim yaşında “küçücük” insanlar..

20 yaşında birinin “ölümü” ne demek hisseden var mı? İnsanız ya, “bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” diyoruz... Hissedemiyoruz “ölümü”... “Şehit annesi” olmanın ne demek olduğunu...

O yılan neredeyse çeyrek asırdır yaşıyor.. Dokunmadık yer bırakmayacak...

“Ciğerinin yanması”, “uğruna yaşadığın”, “var olma sebebin” evladının “ölüm”ü ne demek anlayamıyoruz biz...
Televizyonda sıradan haberleri seyretmeye devam ediyoruz... “Rating” yapanları... Gazetede “şehit” haberlerini okumadan geçiyoruz artık...

O kadar alıştık ki artık “şehit” kelimesine... Lugatımızın en çok kullanılan kelimelerinden biri oldu.. Hangi “yabancı” dilde karşılığı var acaba?

Ama yine de biz bilmiyoruz “şehit babası”, “şehit anası”, “şehit eşi” olmanın ne demek olduğunu.. “Şehit çocuğu” olmayı...

Burada bırakın okumayı.. Sadece bir dakika, ya da belki de sadece 10 saniye, kendinizi “onlardan birinin yerine” koyun... Ne hissederdiniz bir kaç saniye yaşayın.. Anlamaya çalışın...

Ancak “o zaman” toplum olarak “ne tepki vereceğimize” karar verebiliriz.. “Toplum olarak” tepki verebiliriz..
“Tüh tüh” demek dışında, “Ay yazık” demek dışında, “Allah sabır versin” demek dışında “bir şeyler” yapabiliriz...

Sadece 20 yaşında “küçücük” gençleri, aslında yaş ilerledikçe daha da iyi anlıyorum ki “henüz sakalı bile çıkmamış çocukları”, 2 aylık eğitimle, aylarını, yıllarını “dağda” geçirmiş “terörist”lerin önüne salarsanız, bu da kaçınılmaz son olur..

İşin iyice suyunu çıkaran şerefsizler ve yandaşları, fütursuzca meydan okuyorlar Türkiye Cumhuriyeti’ne...
Özellikle Cumhurbaşkanı’nın gittiği yerlerdeki bölükleri hedef alıp diyorlar ki; “Sizin göstermek istediğiniz gibi güvende değil buralar, biz hala burada dimdik duruyoruz... Hodri Meydan!”

Bir de bunların yandaşları, destekçileri, siyasileri var.. Geçtiğimiz günlerde onlardan da bir “hodri meydan” geldi... “Bizim dokunulmazlığımız var, dokundurtmayız..” dediler...

AKP’yi tehdit görüp yollara dökülürken, tepkiler verirken, ordusu, muhalefeti, yargısı, aydını, aradan sıyrılan 20 “PKK Milletvekili”ne sesimizi çıkarmadık...

“Keşke” dedim sonuçlar açıklandığında, “inşallah” dedim... “Sadece ve sadece “Kürtleri” temsil ederler mecliste..” Ama ilk günden gösterdiler PKK’yı ve “İmralı’daki Liderlerini” “temsil ettiklerini”...

Şimdi neden “Cumhuriyet” Mitingleri yapmıyoruz..? Farklı siyasi sonuçların önünü tıkamak isteyenler, şimdi neden harekete geçmiyor? AKP olunca demokrasinin karşısına “yargı”yı koyan hakimler şimdi nerede? DTP olunca “demokrasi” daha mı önemli oluyor? Acaba bu “aydın”lık mı oluyor? Yoksa “bunları” meclise “ilk sokanların” kim olduğunu çabucak unuttuk mu? “Dağ”dan indirmiş mi olduk siyaseti “düz ova”ya? Bu mudur bunun yöntemi? Herkese “meydan okuyan” Başbakan “bunlara” neden “tepkisiz”?

Sadece “Ordu” mu karşı çıkmalı ve cevap vermeli “bunlara”.. Yoksa “ordu” da “başka şeylerle” uğraşırken “asli görevini” hafife mi aldı?

“Kürt Meselesi” ile “PKK Terörü”nü net çizgilerle ayıramadığımız sürece, tepkimizi de “tam” verememeye devam edeceğiz..

“Alıştıkça” herşeye, “alıştıkça” şehit haberlerine, “anlamadıkça” “şehit annesinin” ne hissettiğini, hissedemedikçe “ölüm”ü yanıbaşımızda, lanet edemeyeceğiz “içimizden gelerek”... Sıradan bir “haber” olacak hepimiz için..

NUR ERDEM ÖZEREN
09.10.2007

Hiç yorum yok: