8 Ekim 2007

Ironi

Soğuk.

80x180 ebatında bir yatakta, üzerinizde ince bir battaniye, başınızı kahverengi bir yastığa koyduğunuz ve her gün isyan ettiğiniz 28 güne dönmek istiyorsunuz. Zira üzerinizde ne bir battaniye var, ne de kahverengi yastığınız. Isınmak için ateş yakmanız yasak, çünkü o gece karanlığında, ha ateş yakmışsınız, ha üzerinde “buradayız biz” yazılı neon ışıklı bir tabela ile gezmişsiniz. Tam da aynı sebepten sigara dahi içemiyorsunuz.

Operasyonlarda ölen asker haberleri, bulunduğunuz coğrafyadan geliyor. Her an ertesi günkü gazetelerin flaş haberi olabilirsiniz. Oysa ki, magazin gazetelerinde gözükmek istiyordunuz hep. Televizyonu açtığınızda gördüğünüz Laila, Reina, Bodrum görüntülerinde yer almayı düşlediniz. Fakat öğesi olmaya en yakın olduğunuz program Ana Haber Bülteni.

Bazı insanlar eğlenebilsin diye, siz savaşmak zorundasınız. Umurlarında olmadığınızı bilmek acı evet ama gelin itiraf edin, onlar da sizin umurunuzda değil. Çok daha ciddi problemleriniz var. Düşüncelerinde, en afilisinden mavi bereli bir resminiz ile iki kuru “canımız yanıyor” lafından ibaret olduğunuz kişiler ne kadar umurunuzda olabilir ki ve ne kadar müthiş bir ironidir ki en sık kullandığınız cümle hâlâ “asker vurulduğunda değil, unutulduğunda ölür”. Bu kadar mı inanıyorsunuz buna? Oysa 24 saat bile değil gazetede çıkan mavi bereli fotoğrafınızın unutulma süreci ki her saat yaşınıza bile tekabül etmez.

Oysaki görmüyorlar o vesikalığınızda, parkanızın altındaki cüzdanınızın içini. Sevgilinizin, annenizin, babanızın, kardeşinizin fotoğrafları var o cüzdanda. Az kaldı döneceksiniz onlara.Ömrünüzden geçen her güne seviniyorsunuz.

İnsan ömründen geçen her güne sevinir mi?

Fakat pek istediğiniz gibi gitmiyor işler. Nasıl gitsin. 20 yaşındasınız, askerliğe başladıktan 28 gün sonra elinize bir tüfek vermişler ki o da belinizden biraz daha yükseğe geliyor yanınıza koyduğunuzda. İlk atışınızı ise 2 hafta önce yapmışsınız. Keklik gibi avlanıyorsunuz. Arkanızdan ağıtlar yakılıyor. “Bunun hesabı sorulacak” deniliyor. Her gün biri televizyonlara çıkıp nasıl kahramanca öldüğünüzden bahsediyor. Yalan söylüyor. Keklik gibi avlandınız çünkü. Ölmek ile de kalmadınız, öldükten sonra işkence gördünüz. En iyi ihtimalle bir uzvunuz kopartıldı. Arkanızdan babanız, “Vatan sağolsun” diyor ama, siz neden öldüğünüzün farkında bile değilsiniz. Yüksek ihtimal katilinizi görmediniz bile.

Sizi öldüren silah bir amerikan silahı, ki o silahın esas sahibi Amerika az önce Ermeni Soykırımını kabul etti. Uğruna öldüğünüz ülkenin başbakanı da, “neden öldüğünüzü” soranlara, “2 ay sonra Amerika’ya gideceğim, bunu soracağım” diye cevap veriyor. “Kime ne soruyorsun?” diyemiyorsunuz. Satıldınız, 1 milyar dolar para için kendi başbakanınız tarafından satıldınız. Kendisini o mevkiye getiren her bir bireyin tabutunuzda imzası var. İmzayı attıktan hemen sonra bir eğlence mekanında Happy Hour yaşamaya gitti onlar. Ne büyük ironidir ki, onlar için öldünüz. Ne onlar sizin umurunuzda, ne de siz onların.

-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Şunun farkında olmanız gerekli:

PKK sınır ötesi operasyon ile bitmez. Her bir militanı tek tek öldürseniz de bitmez. Zaten istatistiklere bakacak olursanız, bir militan PKK saflarına katıldıktan en fazla 3 sene sonra ölüyor. Ölmekten korktuklarını mı sanıyorsunuz? PKK, militanlarını eskisi gibi, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nden toplamıyor. Dağılmış olan Irak, ve kendi ülkelerini kurmak için fırsat bulan Kuzey Irak Kürtleri, militan ihtiyacını sonsuza kadar sağlayabilir. Siz istediğiniz büyüklükte bir operasyon yapın, hepsini öldürün, Gabar dağını Gabar ovası haline çevirene kadar bombalayın, en fazla üç ay içinde PKK, aynı militan gücüne ulaşacaktır. PKK’yı bitirmenin yolu, para kaynaklarını kesmekten geçer, PKK’yı bitirmenin yolu, silah kaynaklarını kesmekten geçer.

Bu iş “dur bakalım Amerika ne diyecek” diyerek çözülmez. Seni vuran kişiye, “birader beni biri vuruyor, ne dersin, ne yapayım?” diye sorularak çözülmez. Oğlu gibi yan gelip yatmadıkları için ölen çocuklarımızın akibetini Amerika’dan öğrenemezsin.

7 Ekim’deki 13 şehidimizin tabutunda, bu ülkenin o çok övünerek söyledikleri %50’sinin imzası vardır. Aksini söyleyen, yalan söyler.

Şunun farkında olmalısınız; sıra size gelecek. Askerlik yapıp yapmamanızın bir önemi yok, bu iş böyle gittiği sürece, ya kendinizin, ya kardeşinizin, ya sevgilinizin, ya çocuğunuzun, ya da herhangi bir akrabanızın tabutuna imza atmaya devam edeceksiniz.

Sıranın size gelmeyeceğini düşünüyorsanız, kendinizi kandırıyorsunuz.

-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Şehit olmanın ötesinde koskoca bir ironisiniz.Evet Soğuk, hem de çok soğuk. Allah hepsinin belasını versin.

Amin.

Murat Emre KERVANCILAR

Hiç yorum yok: