17 Mayıs 2009

96 - Abdüllatif ŞENER ve Hüsamettin CİNDORUK

Dün iki ayrı vesileyle Ankara’daydım… Bir görüşme yapıp bir de kongre izledim… Ve Türkiye’deki siyasetçi profili ile ilgili yine bir fikir sahibi oldum…

İlk olarak Abdüllatif ŞENER ile 1,5 ssatlik bir görüşme yaptık… 4 arkadaş… “Yeni Oluşum”u merak ediyorduk… Nasıl bir şey olacağını… Öğrenmek için, kendisinin ne vaad edebileceğini görmek için…

Dışarıda beklerken, kotlu, çizgili sıradan bir gömlekle bizimle oturan bir bey, muhtemel kendisinin yakın çalışma arkadaşı, “kimlerle” bu yeni oluşumu yaptıklarını sorunca, muhtemel kimseyi yanlarına alamadıklarından, “şu anki bakanlar da bakan olmadan önce tanınmıyordu” gibi bir şey söyledi… Hepsinin geçmişte farklı siyasi parti veya sivil toplum örgütlerinde kendini kanıtlamış kişiler olmasını es geçerek…

Bir de il yapılanmalarını sorduk… Ne yaptıklarını, hangi ilde kim sorumluydu yapılanmadan merak ediyorduk… Kimse yoktu… Daha ona başlamamışlardı… İnanamadık…

İçeri girdik… ŞENER hepimizin isimlerini, doğum yerlerimizi, ne mezunu olduğumuzu sordu… Ne iş yaptığımızı sormadan mesela…

Sonra 1,5 saat konuştuk, önündeki kâğıda rağmen bir kere bile isimlerimizle hitap etmedi… Türkiye’nin sorunlarından bahsedelim deyip krizden bahsetmek istedi, kendi alanı olan ekonomi ile ilgili olmasından mütevellit…

Biz ise konuyu eğitim sistemine getirdik… “Temel sorun nedir? Çözüm öneriniz nedir?” dedi… Biz daha başlamışken, lafı ağzımıza tıkıp, “bunu uygulayamazsınız” konuyu başka yerlere çekti…
Sistemin kökten değişmesi gerektiğini, küçük değişiklerle kurtarılamayacağını söyledi…

Bir ara konuyu lisedeki anılarına getirip Arapça “Allah” kelimesinin her harfinin ayrı ayrı okunduğunda “Allah” anlamına geldiğini anlattı…

Ben bu ukalalığına dayanamayıp, bizim önerilerimizin uygulanamayacağını anlatan ŞENER’e, “siz bakanlık döneminizde, hem de % 40’lık bir iktidarın bakanı olarak, neleri başarabildiniz? Siz bu dirençlerle karşılaşmadınız mı?” diye sordum… İki – üç konudan bahsetti… Kökten değişiklik bir yana, sürecin içinde yapılan işlerden bahsetti başarıymış gibi…

Seni ziyarete 4 genç gelmiş… Oluşumun hakkında bilgi almak ve seni tanımak istiyorlar, sen kalkıp her laflarını ağızlarına tıkıp sadece kendin konuşuyorsun… Onlara saygısız davranıyorsun… Sonra da liderliğe oynuyorsun…

Ben bu kadar boş birinin, bu kadar “bencil”, her şeyi sadece kendi bildiğini zanneden, ama aslında her söylediği bir öncekiyle çelişen birinin Türkiye’de “bakan” olduğuna inanamıyorum…

Hadi o bir yana, televizyonlara çıkabildiği için “parti kurmaya” ve Türkiye’nin sağının liderliğine oynamasına daha bir inanamıyorum… Muhtemel yanında 3 – 5 yalaka, “siz yaparsınız, kralını tanımazsınız, her şeyin en iyisini siz bilirsiniz” gibi gaza getirmiştir, o da niyetlenmiştir… Ama kendi de umutsuzdu… Erteleyişi ondan olsa gerek…

Oradan çıkıp DP kongresine gittik… Yapılan konuşmaları izledik… Aradaki farkı daha da net gördük… Konuşmalardaki akıllılıkları, satır aralarındaki akılcı giydirmeleri… 74’lük CİNDORUK’u “genç” lider ŞENER’e tercih ettik… Geçici bir süre için…

Bir yanda önünde yazılı kağıtlara bakıp ismimizle hitap etmeyen ŞENER, diğer yanda yüzünüzü görünce ismen tanıyan CİNDORUK…

CİNDORUK’un ŞENER gibi isimlere “liderlik” teslim etmeyeceği kesin… Ama bu yazıda sadece aradaki farkı ortaya koymak istedim… Yoksa DP kongresi ve CNDORUK meselesi başlı başına ayrı bir yazı konusu…

NUR ERDEM ÖZEREN
17.05.2009

Hiç yorum yok: